İpek Yolu Haber Ajansı

Tanımsız Ahaliyiz...






Hudutları belirsiz, tanımsız bir ahaliyiz artık. Hangi yöne gitse kaybolan, hangi çenginin etrafında toplansa avuçları alkıştan patlayan şaşkın bir ahali. Gözlerimiz hırstan kan çanağı, ellerimiz kılıçsız, ellerimiz pudralara aşina.
Yani biz Yunus’u anarken derviş, Hallac’ı anarken zalimiz; vurduğumuz serçelere suç buluyoruz. İçlerimiz darmadağın. Ve o darmadağın olmuş içimiz yanındakiyle saf tutarken şıklık mukayesesine girişecek kadar hesaplı: Moda yarışına girişiyoruz yanımızdakilerle "Kim, kimden daha şık?"
Kimse beklediğimiz trenlerden inmiyor. Kendimize günahlarımızı unutturacak iyilikler peydahlıyoruz. Sokak lambalarının altında ölümle yaşam arasında saklambaç oynayan birkaç dilenci buluyoruz. Birkaç dilenci, birkaç acıyacak insan. Onlara cebimizi yırtmasın diye arabalarımızın torpidolarına sıkıştırdığımız, adı bozuk paralarla dünyaları veriyoruz. Kendimizi de unutmuyoruz elbet. "Cennetten birkaç köşk eder" diyoruz o paralar. Sonra çekip gidiyoruz evlerimize. Bizim evlerimiz bir ibrik, bir hırka, sevgilisine kavuşsun diye ayakları nara dönen Karani’yi anlatan hikayelerle dolu. Az önce dışarıda bıraktıklarımızı beyaz camdan izleyince bu kez "En çok kim üzülecek?" oyununa başlıyoruz.
Yaşamak hiçbir sancımıza iyi gelmiyor. Kavimler Göçü’nü başlatan o muazzam gitmek hissi atalarımızdan miras kaldığı günden beri hiçbir gözün kusuru gibi hissetmiyoruz kendimizi.
Ağaçlar yok artık. Altında oturup nakarat kısımlarından başka her kısmını yanlış okuyacağımız şarkılar da. Boynumuz kalınlaştıkça kanadından ikiye ayrılmış sineklerin cenazesinde hiçbirimiz yer almıyoruz. Mesela düşünmüyoruz şu an, şu saatte tek yolcusu kalmış metronun hangi vagonunda camdan karanlığı seyreden bir Bolivyalının neden öyle acı acı gülümsediğini. Betondan tanrılarımıza, kredi kartlarımıza, umut ettiğimiz makamlarımıza kulluk ediyoruz. Ve işte o an bir filmin sansüre uğramış kısımları alıp başını gidiyor aramızdan. Aramızdaki mesafelerin ne önemi var.
Bir yoksulla denk olmaktan, eşit olmaktan bir yoksulla ödümüz kopuyor. Artık, bir cesedi fotoşopla diriltmeye inanacak kadar teknolojiye inanıyoruz. Haklıysak korkuyoruz. Çünkü biliyoruz ki hayat filmlerdeki ve kitaplardaki kahramanlara yer vermiyor.
Efendilerinden akçe bekleyen soytarılar gibi ve soytarılığını unutup bir efendiye yamanmakla övünecek kadar kibirli, budala, çokça ahmağız. Korkuyoruz birinin düşkünlüğü bir yerimize dokunacak diye. Oysa bizim hiç bitmeyen planlarımız var. Yaza, kışa ya cüzdanlarımıza dair.
Kocaman ve iddialı nutuklar çekiyoruz birilerini görünce. Söyleyecek çok sözümüz var, gölgesinden korktuğumuz çiçekler. Yüzümüz pazar, günlerden çarşamba ve senemiz yok. Evine bir parça açlık ve sefalet götürmek için Beyoğlu’nun arka sokaklarında kumar oynayan "Sami Bey’i unutmayalım" diyen kim çıksa üstüne saldırıyoruz. Kimse inanmıyor dünyadaki en güzel yönetim biçiminin merhamet olduğuna.
Sevdiği kızı alamayınca ince hastalığa yakalanan oğlanlara, yavuklusuna kavuşamayınca kanser olan kızlara rastlayamıyoruz artık. Daha da kötüsü hangi kızı sevsek bir süre sonra Kürt meselesine benzemeye başlıyor. Telvelerden yanımıza bir türlü gelmeyen adamlar, kadınlar ve önümüze çıkmayan yollar. İşte buna da yaşamak diyoruz. Vapuru ayarlayanlar oluyor ama kimsenin simide verecek fazladan parası yok. Sevdiğimiz var ama soğuk diye hâlâ üşümeyi becerebiliyoruz.
Nezaket ile desteklenmemiş cesur sözler ediyoruz. Bilmiyoruz ki bunun bir anlamı yok. Yok işte küçük harflerle yazılmış adamlara çocuk diyen ve uzaklaşmanın kırıcı bir hatıra olduğunu fark eden.
Gece geciktikçe, sevenlerin ayakkabıları eskimek bilmez. Kimse sevmiyor ama eski insana hiç çıkmayan hatıralar bulaştırıyor. Biz artık, yüzü hiçbir geceye yakışmayan bir ahaliyiz. Dedim ya hudutlarımız belirsiz.

Yorumlar

Mert aslan
20.12.2024 - 10:35
Enfes bir yazı Köşe yazarimi zannediyorum buldum

Yorum Yaz

Diğer Yazılar

MURAT OKUDUCU

MURAT OKUDUCU

Bir Tuhaf Dünya..

12.01.2025

Her şeyin çok değişik olduğu bir dönemdeyiz. Maddi konularda özellikle her gün şaşıracak bir şeyler oluyor. Param yok diyen, lüks bir tatile çıkıyor o hafta. İş yeri olan patronların cebinde beş kuruş olmuyor işçisine para verecek olursa. Kimisi 15 bin lira maaş alırken, 20 bin kirası olan evde nasıl oluyor bilm...


Devamını Gör
MURAT OKUDUCU

MURAT OKUDUCU

Herşeye yetişmek...

06.01.2025

 Günümüze yaşananlara bakıyorum çok sık ve yoğun bir şekilde maruz kalıyoruz. Sosyal medyadaki bütün haberlerle yada malayani videolarla zihnimiz, hayalimiz, ruhumuz doluyor. Eskiden bir tanıdığımızın başına geleni bile, onu ziyarete gidince yahut da bir haber ulaşana kadar bilmiyorduk, şimdi herkes online...


Devamını Gör
MURAT OKUDUCU

MURAT OKUDUCU

Bazı insanlar çok yorucu...

30.12.2024

Biri bana bir şey diyor. Örneğin "reis hayırdır yahu hiç arayıp sormuyorsun" diyor. "Doğrudur ya valla çok ihmal ettim kusura bakma" diyorum. Karşı çıkmıyorum ya da onun da hatas...


Devamını Gör
MURAT OKUDUCU

MURAT OKUDUCU

Yeni Bir Sayfa...

16.12.2024

İpek yolu gazetemizin değerli okuyucularına ; Yeni bir haftaya başlarken, yeni bir yazarınız olarak  cümleten selamünaleyküm diyor hepinizi Allah’ın adıyla selamlıyorum. Bana bu kıymetli sayfayı ayırmak için vesile olan Erzurum İl Müdürü ve ipek yolu gazetemizin  köşe yazarı çok kıymetli, değerli arkadaşım Ayfer Turan hanım efendiye, bu nazik daveti onaylayan dergimizin başkanı Ali Duysa...


Devamını Gör