Ülkemzide,14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve 28.dönem seçimleri değerlendirdiğimizde, öne çıkan bazı hususları doğru tahlil edilmesi, önemlidir.

Dünyadaki coğrafi konumumuz, belirlenmiş jeopolitik stratejideki konumu, son derece önem arz etmektedir. Bu sebeple de bu seçim, sadece ülkemizde ve bölgemizde değil, aynı zamanda, taşıdığı önem itibarı ile dünyada önemli bir seçimdir.

Küresel güçlerin belirlediği “kenar kuşak teorisi” içinde yer almaktayız. Bu teoride, bulunduğumuz konum itibari ile de, “kara hâkimiyet teorisi” ile yakın coğrafyadır.

Jeopolitik unsurlar bakıldığında, ülkemizin önemi daha da anlaşılacaktır. Jeopolitiğin değişen, değişmeyen ve zaman olmak üzere üç temel unsuru bulunur.

Jeopolitiğin Değişmeyen Unsurları: Ülkenin siyasi sınırları, Ada, Kıta, kenar, kıta iç devleti olma gibi coğrafi karakterleri, Ülkelerin toprağı, fiziksel yapısı ve coğrafi bütünlüğü gibi arazi yapıları…

Değişen unsurlar; Ekonomik değerler, Politik değerler, Askerî değerler, Sosyal kültürel değerler, Bilimsel ve teknolojik değerler.

Jeopolitik konumda etkili olan faktörler baktığımızda, Boğazlar, büyük denizler, ulaşım şartları, yer altı ve yer üstü kaynakları, tarihi eserler, dini merkezler, iklim koşulları, tarım alanları, ticaret merkezleri, su kaynakları, nüfus yoğunluğu gibi hususlar bir yerin jeopolitik konumunu belirler.

Türkiye jeopolitik konumu gereği şu anda büyük Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına gıda maddelerinin üretimi, işlenmesi ve ihracatı için bölgesel bir merkez konumunda yer almaktadır. Türkiye, Avrupa, Türkistan bölgesi (Orta Asya) ve el-cezire bölgesi (Orta Doğu’ya) coğrafi yakınlığından yararlanma fırsatına sahiptir.

Bütün bu şarlar, ülkemizi dünya siyasetinde cazip hale getirmektedir. Küresel güçler bu coğrafya üzerinde etkili olabilmek üzere, bazen doğrudan bazen de, dolaylı olarak etkili olmak istemektedirler.

Görebildiğimiz kadarı ile bağımsız ve özgür bir siyasetin, aynı zamanda bölgede yeni bir güç olarak, dünyada denge unsuru olmaya aday olduğunu gösterebilmektedir. Özellikle 2050 yılına kadar dünyada değişebilen şartların öngörüsü içinde baktığımızda, bu seçimde; öne çıkan en önemli olgu, demokratik olgunluk içinde milli iradenin tahakkuku olmuştur. Seçim öncesi, propaganda edilen bütün “korku senaryoları” aklıselim ve büyük olgunluk içinde sürdürülmüş ve milletin özgüveni ve kendisine olan saygı olarak algılandı. Bu durum bölge siyasetinde, Türkiye’nin etkili bir merkez üs olacağına da imkân sağlayacaktır.

İkinci önemli husus, milli farkındalık ve milliyetçilik olgusunun siyasete damga vurmasıdır. Dünyada da, gelişen siyasi değer olan milliyetçilik, Türkiye’de de gelişme içinde olması, ülkemizin geleceğini milliyetçi bir ruh yapısı ile inşa etmesi, Türk dünyasına da güven getirmiştir.

Bir önemli hususta, seçime katılım oranıdır. Milletin yönetimde söz hakkı olması iradesini göstermesi, ülke geleceği bakımından çok önemsenmelidir.

Milli kimlik ve mili-manevi değerlerin temsilcisi hükmündeki siyasette boy gösteren Milliyetçi adaylar, Sayın Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanlığı adayı Sayın Sinan Oğan bu seçimlerin galibi olarak ifade etmek doğru olur.

İkinci tura devrolunan Cumhurbaşkanlığı seçiminde, milliyetçilik ve devletin temel değerlerin öne çıkabileceği bir atmosferde sürdürüleceği, millet bütünlüğü temasını güçlü bir şekilde savunulacağını bir öngörü olarak ifade edebiliriz.

Ülkenin içindeki ekonomik ve sosyal meselelerin nasıl ve hangi politikalarla giderileceği konusu, seçim propagandaları süresince anlaşılır ifadelerle izah edilmemiş olması, bu seçimde en önemli olumsuzluk olduğunu görebiliyoruz. Bu durum, ekonomik meselelerin bir süre daha toplumun etkileneceği bir atmosferde yürüyeceğini göstermektedir.

Sonuç olarak, demokratik olgunluğun hâkim olduğu seçimlerin galibi, Milliyetçi düşüne sistemi olmuştur. Ve dünya siyasetinde, Sayın Recep Tayyip Erdoğan güçlü bir şekilde ülkemizi temsil edeceği bir durum hâsıl olmuştur.

HABER: ATİYE DANIŞ

BALIKESİR