İpek Yolu Haber Ajansı

VAHAPOĞLU HER DEVLET MİLLİ VARLIĞINA KARŞI GEREKLİ TEDBİRLERİ ALMAKLA

VAHAPOĞLU HER DEVLET MİLLİ VARLIĞINA KARŞI GEREKLİ TEDBİRLERİ ALMAKLA

ZORUNLUDUR.
Mehmet Çatakçı
TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri devam ediyor.
Bursa MHP milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu  Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği adına konuştu.
Vahapoğlu
       “ Her devlet millî varlığına, bekasına ve güvenliğine yönelik tehditleri takip etmek, bunlarla ilgili bilgi ve belgeleri zamanında temin etmek, değerlendirmek ve karşı tedbirleri üreterek uygulamak zorundadır. Devletler, jeopolitik konumlarının gerektirdiği şartlar ile bölgesel ve küresel ortamı, gelişmeleri sürekli olarak izlemek, risk, tehdit ve fırsatları tespit ederek bu konulara yönelik siyaset belirlemek ve en uygun politikaları uygulamak zorundadır. Günümüzde bazı güç merkezlerinin hedef hâline getirdiği devletlere karşı uyguladığı kuralsız, ahlaksız ve acımasız, asimetrik, hibrit, melez saldırılar zirve yapmış durumdadır. Çoğu, kurulu olduğu ülkelerin yönetimleriyle doğrudan bağlantılı olan ancak, sivil, mesleki, siyasi, dinî, kültürel, sanatsal, vesaire olarak sunulan kuruluşlar hedef ülke ve toplumlarda telafisi çok zor, hatta imkânsız olan kuralsız, ahlaksız operasyonlar yapmaktadırlar. Bu operasyonlarda hedef ülkedeki demokratik, illegal imkânlar ve yandaşlar ile sanal mecraları da lehlerine kullanıyor olmaları etkilerini daha da artırmaktadır.
    Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyayı yeniden dizayn etme gayreti içindeki bazı devletler yakın ve çevre coğrafyamızdaki ülkeleri hedef almakta, muhtelif senaryolarla müdahalelerine kılıf uydurmakta, ülke ve liderleri suçlayarak askerî müdahalelerde bulunmakta, hatta işgal etmekte, darbe girişimlerini planlayıp desteklemekte, bazı ülkeleri hedef alarak yönetimdekilerinin değiştirilmesi gerektiği alenen gündeme getirilebilmekte ve bunu destekleyen ahlak dışı uygulamaları yapmakta, demokrasi ve insan hakları söylemleriyle oynadıkları iyilik meleği soytarılığına karşılık müdahale ettikleri ülkelerin yönetim ve insanlarına karşı kuralsız, ahlaksız ve insanlık dışı muameleleri reva görmektedirler. Sözde demokrasi götürdükleri ülkelerde kimsenin can, mal, ırz ve namus güvencesinin kalmadığı, tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı, insanlığa karşı sürekli suç işledikleri, arkalarında on binlerce ölü, milyonlarca göç eden insan, yok olan devlet otoriteleri, çöken ekonomiler, özetle, büyük bir insanlık dramı bıraktıkları tarihî bir gerçekliktir. Afganistan’ı Muhammed Davud Han, Irak’ı Saddam, Libya’yı Kaddafi döneminden daha kötü hâle getirmek, kan gölüne çevirmek büyük bir beceri isterdi. Ancak sözde demokrasi havarisi geçinen devletler ve koalisyon oluşturdukları diğer ülkelerle birlikte bunu başarmışlardır. Kutuplaşan dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan gelişmeleri gözden geçirdiğimizde; özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve insan hakları, halkların eşitliği gibi sahte söylemlerini dillerinden düşürmeyen ancak kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen, yayılmacılığı var oluş gerekçeleri olarak gören bu ülkelerin girdikleri her yeri öncekinden daha kötü hâle getirdikleri tartışılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu ülkelerden geriye yıkılmış bir ülke, mahvedilmiş insanlar, biri diğerine düşman hâline getirilmiş bireyler ve gruplar ile bu sonucu doğuran otoritenin iş birlikçisi durumundaki yönetimler kalmaktadır. Afganistan, Irak, Libya ve diğerlerinin durumu da ortadadır. Tüm bu gelişmeler karşılık, şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim: Elindeki askerî, diplomatik, ekonomik vesaire güce dayanarak bir ülkenin başka bir ülkeyi işgal edebileceği ancak o ülkede tutunmasının işgal etmesinden daha güç, hatta imkânsız olduğu ortaya çıkmıştır. Bunu Kurtuluş Savaşı’mızla biz dünyaya kabul ettirmiş durumdayız. Rusya’nın Afganistan’da uğradığı mağlubiyetinden sonra Ukrayna’da da benzer akıbete uğraması kaçınılmazdır. ABD’nin Vietnam’da, Irak’ta, Libya’da ve Afganistan’da yaşadığı akıbet bunlara örnektir. Bu gerçeğin farkında olan ülkeler, insan kaybetmeden ve minimum maliyetle başkalarının çocuklarının öleceği, başka ülke ekonomilerinin ve sosyal yapısının dinamiklerinin yerle bir edileceği yöntemleri tercih etmekte, onların adına vekâlet savaşı yapacak yerli kiralık güçleri piyasaya sürmektedirler, yıllardır ülkemizde de bu yapılmaktadır. Şükürler olsun ki ülkemiz üzerinde ideolojik, etnisite, din, mezhep ve meşrep oyunu oynayanlar hedeflerine ulaşamamış ve binlerce yıllık kardeşliğimizi bozamamışlardır.
    Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört bir tarafı alevlerle sarılı olan bölgemizde devletimiz binlerce yıla dayalı devlet tecrübesi ve geleneğinden aldığı güç ve köklü kurumlarıyla dimdik ayakta durmakta, bu kurumlardan ilk ikisi ülkemizin ihtiyaç duyduğu stratejik istihbaratı sağlayan ve ayrıca kendisine yasalarla verilmiş tamamlayıcı mahiyetteki diğer görevleri yerine getiren MİT Başkanlığı ile ülkemizin güvenlik ihtiyaçlarının en üst seviyede görüşülüp analiz edildiği ve ona uygun stratejileri uygulanmak üzere tavsiye eden Millî Güvenlik Kurulu ile bu Kurulun emrindeki Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğidir. MİT Başkanlığının ana görevi, ülkemize içten ve dıştan yöneltilen tehditler karşısında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmaktır. Tüm iç teşkilatların ve dolayısıyla devletlerin başarısında karar vericilerin sağlıklı karar oluşturabilmesi için yanlışa "yanlış" diyebilen; dolayısıyla, doğruyu konuşan, cesaretli kadrolara ve doğruluğu teyit edilmiş, uzman personel tarafından analizi yapılmış bilgiye ihtiyaçları vardır. Özellikle Türkiye gibi bir ülkenin hedeflerinin kılcal damarlarına kadar sızması, doğruluğu teyit edilmiş bilgi alınması ve karar ve emir verme pozisyonundaki yöneticilerin isabetli karar vermelerini sağlamak önemlidir. MİT Başkanlığının bu konuda fevkalade başarılı olduğu ve her geçen gün ideale doğru yürüdüğünü görmekteyiz. Özellikle 2014-2028 yıllarında MİT Yasası’nda yapılan sağlam gerekçelere dayalı değişikliklerle bu güzide kurumumuz daha güçlü hâle getirilmiştir. Diğer ülkelerin istihbarat servisleriyle yarışabilen yeterlilik ve donanımda, yurt içi ve yurt dışında ülkemizin ihtiyaç duyduğu tüm konularda bilgi temin edebilen ve bu bilgiyi işleyerek yöneticilerin karar mekanizmasına sunan bir teşkilatımız bulunmaktadır. Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin geçmişi 1933 yılında kurulan Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Kâtipliğine dayanmaktadır. Millî Güvenlik Kurulunun muadilleri tüm Batı devletlerinde değişik isimler altında bulunmaktadır. Millî Güvenlik Kurulu ve MGK Genel Sekreterliği Türkiye üzerinde vesayet oluşturmak isteyen ülke ve güç odaklarının, nüfuz edemedikleri için hedef tahtasına oturttukları bir kurumdur. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği milletimizin, ülkemizin ve devletimizin bekasına hizmette doksan yıla yakın bir süredir görev yapmaktadır; Millî Güvenlik Siyaseti Belgesinin hazırlanmasından ülkemizin seferberlik hazırlıklarının koordinasyonu ve hibrit tehditlerle mücadeleden dünyadaki güvenlik ortamının sürekli takibine kadar önemli görevler üstlenmiş bir kurumdur.
    Günümüz dünyasında evrensel düşünülmesi ve hareket edilmesi, kurum ve kuruluşların günün şartlarına uygun olarak kendilerini yenilemesi gerekmektedir. Küresel ve bölgesel politikaları etkileyebilecek şekilde güç ve söz sahibi olmak zorundayız. Türk olmak, İslam dünyasının kontrol edilemeyen tarihî gücü olmak ve Anadolu coğrafyasını vatanlaştırmış olmamız bunu gerektirmektedir.
    Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte MİT Başkanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin etkinliği daha da artmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hükûmet başkanı ile kurul başkanının aynı olması alınan kararların icrasını, takibini ve koordinasyonunu, dolayısıyla bu iki yönlü kurumumuzun başarısını artırmıştır.”dedi.

İPEK YOLU HABER
MMUSTAFA DOGAN

Yorumlar

Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz