İNSANLIK vardı bu topraklarda, en hasından en orjinalinden. Komşuluğun altın çağında. Anahtarlar kapıların üzerinde kalırdı. Çocuklar saçlarını taramadan sokağa çıkardı. Sokakta maç oynayan çocuklar bozuk paralarını, çantalarını yere koyar kimse dokunmazdı.Her sokaktan bir satıcı çıkardı çocukların önüne. Satıcılar çocuklardan garip, çocuklar satıcılardan masum.
Delikanlılar afilli saksılar karanfilli.
Aşıklar temiz duygularla o ağacın altında buluşurdu. Anlamlı olurdu şarkılar, en güzel hikayeler çiçekçi kadınlarda olurdu. Çiçekler kadınlardan renkli, kadınlar çiçeklerden güzel.
Ne demek yetimin öksüzün lokmasına göz dikmek. Domuz gibi yerken "açlıktan kim ölmüş" ne demek? Gariban sofralarda bile herkese yer çoktu ama şimdiki gibi kansızlığa ve fitneye yer yoktu.
Güneşin ortasında yanıp kavrulurdu inşaat işçileri, mahallenin çocukları buz gibi suyu söylenmeden getirirdi. İnsanlar doğuştan kiracıydı da sahibi bilirlerdi yaşadıkları şehri.
Kiracılar ev sahibinden zarif, ev sahipleri kiracılardan anlayışlı.
Ateşlere basa basa yürüyen onurlu insanlardan bahsediyorum.
Şerefsizliğe fidye vermeyi reddeden delikanlı yıllardan. Yemin ederim bu kadar kötü insan yoktu. Haram lokmalar bu kadar kolay yutulmaz, ağzı kan kokanlara alkış tutulmazdı.
Seyyar tiyatrolar geçerdi mahallelerin içinden, gerçek sanatçıların adı geçerdi radyolarda.
Şimdi herkes kendi tezgahında tilki, herkes kendi gurbetinde suskun. Memleket türküleri bile unutuldu, bilinen tek şey nefret. Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer veriliyorsa bilinmelidir ki orada keseler şişmiş kafalar boşalmıştır. Onur ve haysiyet hükmünü yitirmiştir.
Şarap mahzenlerinden gazete yöneten züppe yayın yönetmenleri suyun akışını da değiştirdi, insanların sanata bakışını da. Şimdi kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştıran soytarılar dünyasında, kıt kanaat yaşayan ama onurundan zerre kadar ödün vermeyen yürekli sanatçıları özlüyor güzel insanlar. Şimdi ite kopuğa bile yıldız muamelesi yapan görgüsüzlere inat, gökyüzünde yalnız gezen yıldızları izliyor, her şeyin bittiğini bilenler.
İhtirasla silikonlu dudaklarını yalayanlara şehvetin tapusu verileceğine, sanatın gerçek emekçilerine değer verilseydi keşke.
Çocukları uyuşturucuya ve zorbalığa özendiren şarkılar yerine, "bir yangının külünü yeniden yakıp geçen" şarkılar hatırlansaydı keşke. Her şeyden önemlisi, müzik emekçilerinin haklarını gasp edip yatlarda halay çeken çakallar, eski zaman adamlarının tırnağı olabilseydi keşke.
Not: Geçmişe iltica etmek için gözlerimi kapatmam yetiyor! Allah'a şükür kimseye borcum yok ama geçmişin o asil insanlarını hatırlatmak boynumun borcudur.
Biz bu hayata, değişmek, dönüşmek, gelişmek için doğuyoruz. "Ben buyum" diyenler, ana karnına geri dönebilir, zira hiçbir faydası yok demek ki ne kendine, ne çevresine, ne de dünyaya. Canı istedigi gibi davranacak olanların kahrını çekmek zorunda değiliz. Değişmeye mecburuz. Müslümanlar Allah'ın emrettigi gibi, müslüman olmayanlar, evrensel ahlaki ilkelere bağlı olarak davranmalıdır, yaşamalıdır; ki ikisinde de ortak özellikler vardır, sevgi, saygı, merhamet, sadakat, güler yüzlü olmak, adaletli olmak.. Gibi. Bu kadarını bile yapamıyorsanız, o zaman en azından bir özelliğinizi geliştirin ve beklemeyin. Siz de nezaket, anlayış, kibarlık vs beklemeyin. Herkes nasıl istiyorsa öyle davransın, canı istiyorsa tokat atsın size, canı istiyor diye o an öfkeli diye küfretsin, evinden kovsun, sizi görünce yüzünü buruştursun ama siz deyin ki "olsun canım, o da böyle biri.."
Hadi yaaa.
"Ben buyum" diyenlere onlar gibi davrandığınızda da beğenmez, eleştiri üstüne eleştiri getirir, sizinle küser, arkanızdan çekiştirir, sizden kötüsü olmaz. E bu sizsiniz. Beğenmediniz mi?
Biz beğenmiyoruz. Yorulduk hiçbir mecburiyet hissetmeyen, "kendim gibi olmaya çalışıyorum" ayağına bütün hoyratlığını üzerimize boca eden bencil insanlardan. Değişmeye, gelişmeye yanaşmayanlar, sosyal kurallara uymaktan bile aciz olanlar gitsin dağda yaşasın. Çünkü biz iyi kalmaya çabalarken, hak etmeyenlere bile doğru davranmaya çalışıyoruz ve bu yüzden kendimizden nefret ediyoruz. İçimizde hınç biriktirmeye hiç hakkınız yok...
Son Köşe Yazıları
İNSANLIK vardı bu topraklarda, en hasından en orjinalinden. Komşuluğun altın çağında. Anahtarlar kapıların üzerinde...
(21 Kasım 2025 08:41:12)
Almanya'daki marketlerde 350 liraya rahatça alınan bir kilo et, bu topraklarda 900 lirayı görüyor. Emekli maaşıyla bir k...
(19 Kasım 2025 20:41:41)
TÜRK ANAYASASI "TÖRE"1. Tengri (yaratan) Tektir.2. Her kim ki, Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın.3. Bir...
(19 Kasım 2025 18:17:04)
Kahveyi içip de sonra kapatıp Fal açanlara da selamlar olsunMutluluk la bakıp aynen tıpatıp Nur saçanlara da selam...
(17 Kasım 2025 17:19:13)
Bir Toplum Nasıl Yükselir?Toplumların kaderi, sanıldığı gibi büyük projelerle değil; bireylerin günlük hayatlarında beni...
(17 Kasım 2025 15:26:34)