TÜRK ANAYASASI "TÖRE"
1. Tengri (yaratan) Tektir.
2. Her kim ki, Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın.
3. Bir İl(Ülke), bir Kağan, bir Tengri..
4. Bir kına iki kılıç girmez. Bir hatun iki er alamaz ve bir budunda iki töre olmaz. Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim ki, töreye uya kutlanır. Kim ki, töreye kıya katlanır..
5. Kimse töreden üstün değildir. Dirlik ve birlik için töre budur.
6. Bir çoban sürüsünden, bir er ailesinden, bir Kağan budunundan sorulur.
7. Her er eşine, atına, pusatına sahip çıkacak.
8. Ana-babaya ve ataya tazim(saygı) duyulacak.
9. Hısmına sarılacak, komşusunu gözetecek.
10. Er kişi yalan söylemeyecek.
11. Mal çalan, mülk çalan misliyle ödeyecek. Hesabı ya malıyla ya canıyla sorulacak.
12. Kim ki, bir ırza musallat olursa, canından olacak.
13. Her kim olursa olsun haksız, aldatıcı iş tutarsa hesabı hemen sorulacak.
14. Cenkten beri duran ya da kaçan tamuya(cehennem) uçacak.
15. Aman dileyene kılıç üşürülmeyecek, sığınana arka dönülmeyecek.
16. Baş kaldıranın başı alınacak, hak isteyenin hakkı verilecek.
17. Kimse kimseye üstünlük taslamayacak. Ne ak etin karadan, ne karanın kızıldan, ne kızılın sarıdan farkı olmayacak.
18. Kin ve gururdan uzak olunacak.
19. Mazluma merhamet, zalime azap duyulacak.
20. Zayıfa, yaralıya, çocuğa ve kadına el kaldırılmayacak.
21. Kızı isteyen Kağan da olsa, bey de olsa, kız istediğine verilecek.
22. Gereksiz yere ağaç kesmeyeceksin, suyu kirletmeyeceksin.
23. Bilmeyip de bildim demeyeceksin, bilene danışacaksın.
24. Bugünün işini yarına bırakmayacaksın.
25. Kusur görmeyecek, kusur aramayacaksın.
26. Güçlüyken affet, zayıfken sabret.
27. Yazgına asi olma.
28. Yaptığın iyiliği unut, yapılan iyiliği unutma.
29. Herkes adaletle iş görecek.
30. Her ne edersen et, yargılanacağını her daim akılda tut.
31. Milletine yaban kalma. İpeğin iyisine, sözün güzeline kanma, onlara boyanma.
32. Kağan o dur ki, adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın. Töre yok olursa, İl yok olur. İl olmazsa, budun kul olur.
33. Ey Türk Oğuz beyleri, ey milletim işitin!
"Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin İlini ve töreni kim bozabilir?"
(Bilge Kağan Yazıtı – 730 Orhun Irmağı yakınları, Ötügen-Moğolistan)
Bugün vatanı savunma günüdür diyerek, kundağımdaki bebeğim anasız büyür fakat vatansız büyümez diyebilen, Anadolu muzun taşı toprağı ve vatan için bebeğini kundağında bırakıp Erzurum aziziye savunması için cepheye tereddüt dahi etmeden koşan Türk kadınını temsil noktasında idolü olan rahmetli Nene Hatun ve Aziziye cephesinde adını bilmediğimiz nice vatan evlatları bundan 148 yıl önce yani 09 Kasım 1877 de Erzurum Aziziye Destanında Vatan ve hürriyet sevdalısı kahramanlarımız Aziziye de Vatanları için destan başlatmışlardır. dadaşların Anadolu ve Vatan sevdası 1071 de başlamış olan ve Büyük bir zaferle Anadolu'nun tapusunu alan ecdat yine bu defa alınan tapunun sahibi benim dercesine Aziziye de Türk kadınının vatanı için neler yapacağını veya feda edeceğinin bir örneği olan Nene Hatun kahramanlar silah arkadaşlarının şehitlerimizin 148. yılını kutluyoruz. aziziye şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyor ve yad ediyoruz. Tinleri şad Mekanları cennet olsun.
HERŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR...!
Vaktiyle bir derviş berbere gidip:
Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.
Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak yukarı.'
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar:
Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı...!
Ne demiş Yunus Emre;
Olsun be aldırma Yaradan yardır...
San maki zalimin ettiği kârdır...
Mazlumun ahı indirir şâhı...
HERŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR...!
GÖBEKLİTEPENİN SIRRI
Türk tarihine sokuşturulan en büyük yalan...
1071 Malazgirt e gelişimiz ne kadar doğru ne kadar yalanıdır..
Türkler Anadolu’ya 1071 de değil daha önceleri gelmiştir. İnceleyecek olursak, dağlarda ovalarda kayalarda Türk'ün Anadolu topraklarına attığı imza 1071 yılından öncesine dayanmaktadır.
ÖN-TÜRKLER 13.000 YIL ÖNCE ANADOLU YA GELDİLER.
“Bu topraklar sadece size ait. Sizler Anadolu’ya Malazgirt zaferiyle yerleşmediniz.
Çatalhöyük’teki arkeolojik bulgular, sizlerin 10.000 yıldan daha uzun süredir burada bulunduğunuzu kanıtlamaktadır."
- (Nisan 2005 İstanbul Teknik Üniversitesi Konferans Salonu- Prof. Dr. Erich Feigl- Avusturya Devlet Onur Nişanı Sahibi)
Bizim resmi tarihimizin büyük bir kısmı bize dayatılan, tahrif (bilerek bozma-değiştirme) edilmiş tarihtir.
-Resmi tarihimiz maalesef uydurma Ermeni tarih tezini bize dayatıyor.
Türkler milattan önce 13 bin yılında Anadolu’ya gelip, Anadolu’nun dip kültürünü oluşturdular.
Ön Türkler Anadolu’ya göçebe olarak değil, göçmen olarak geldiler.
-Şölgen Mağarasında, Rus ve Fransız araştırmacılar tarafından bulunan yazıtlarda, M.Ö 14000 yılında, Türklerin Tanrının Birliğine inandıkları ve yazıyı buldukları yazmaktadır.
-Kırgızistan Saymalıtaş Vadisinde bulunan eserlerde,
Türklerin tekerleği icat ettikleri, tekerlekli sabanla tarla sürdükleri, geyik-at-köpek gibi hayvanları ehlileştirdikleri kanıtlanmıştır.
Çoğumuz, Profesör Dr. Afif Erzen tarafından 1967 yılında kurulan
-İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı “Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezini” ve yaptığı çalışmaları bilmeyiz!
-Üniversite mezunu gençlerimizin çoğu Prof. Dr. Erich Feigl- Prof. Dr. Justin McCarty
Tarihçi Andrew Mango
Tarihçi Normon Stone
Tarihçi Stanford Shaw
Kazım Mirşan- Servet Somuncuoğlu- Prof. Dr. Semavi Eyice- Ord. Prof. Ali Tanoğlu-Necdet Sümer-Haluk Tarcan gibi isimleri bilmez!
-Yukarıda bir kısmını yazdığım, çoğu rahmete kavuşmuş bilim insanlarımız
Ön Türkler konusunda mevcut tarihi alt-üst edecek buluşlara imza attılar.
Ön Türkler, Anadolu’ya ilk kez M.Ö 13.000 yılında geldiler.
-İstanbul Üniversitesi Senatosunun “Şeref Doktoru”, Türk Tarih Kurumunun “Onur Üyesi” payesi ile ödüllendirilen Prof. Dr. Afif Erzen, yıllar süren araştırmalarını Türk Tarih Kurumunun 1984 yılında yayınladığı “Anadolu ve Urartular” kitabında bu gerçeği bilimsel olarak ispat etmiştir.
-Kazım Mirşan’ın incelediği, Doğu Anadolu’da mevcut yazı öğelerini içeren kaya resimleri ve kaya yazıtları, rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun Orta Asya’dan Anadolu’ya yıllar süren araştırma boyunca belirlediği on binlerce kaya yazıtları, resimleri ve damgalar
- Damgalar, Ön Türklerin Anadolu’ya M.Ö 13.000 yıllarında geldiklerini tartışılmaz bir şekilde kanıtlamışlardır.
Göbeklitepe’nin tarihinin çözülmesi bize bu konuda çok şeyler anlatmaktadır.
Göbeklitepe M.Ö 12.000 yılında kurulmuştur.
-Göbeklitepe dikilitaşlarının üzerine resmedilmiş çok sayıdaki hayvan figürlerinin damgaların, Türk Dikilitaşlarındaki hayvan figürleriyle, insan figürleriyle, damgalarıyla birebir aynı olması Ön Türklerin Anadolu’ya geliş tarihini doğrulamaktadır…
- Damgalarımıza dünya basını ve bazı tarihçiler sessiz kalmayı tercih ettiler.
M.Ö 13.000 yılına ait bulgular Ermenileri veya Yunanlıları işaret etmiş olsaydı, tüm dünyada koparılacak yaygarayı ve bu olayın nasıl Türk düşmanlığına dönüştürüleceğini takdirlerinize bırakıyorum…
-Ön Türkler M.Ö 13000 yılında Anadolu’ya geldiler.
Peki Hıristiyanlar ne zaman geldiler?
“Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi, ehemmiyetsiz olmayan bir şehrin ahalisindenim. St. Paul, Resullerin İşleri, ACTS 21:39
-Aziz Paul Tarsus’ta doğmuş Kudüs’e gitmiş Hıristiyan olmuş ve Kudüs’te yapılan baskılarla yok olma tehlikesi geçiren Hıristiyanlığın ilk kilise toplulukları halinde ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldığı bir köprü haline geldiği hoşgörü diyarı Anadolu’ya M.S 46 yılında gelmiştir
-Yani Türklerden yaklaşık 13.000 yıl sonra!
Bu gerçek, Prof. Feigl’ı doğrulamaktadır.
-1933 yılı Eylül ayında Hitler zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan ve İst.Üniv. İktisat Fak.Kurucu üyeleri arasında yer alan ve 1953 yılına kadar bilim insanı yetiştiren Prof. Dr. Fritz Neumark’ın şu sözünün altını çizip, defalarca okumamız gerekmez mi?..
-Prof. Dr. Fritz Neumark’ın şu sözünün altını çizip, defalarca okumamız gerekmez mi?
“Tarihten Türk çıkarılırsa, tarih kalmaz! Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir…”
-Atatürk, 1930'da Türk Tarih Kurumunun Alacahöyük’te yaptığı kazılar sonucunda bulunan Türk Tarihi ile ilgili bilgiler karşısında, kendi el yazısıyla şunları yazmıştır;
“Bu memleket dünyanın beklediği, asla unutamadığı bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu.
-Bu sahne 7 bin yıllık bir Türk beşiğidir.
Beşiği rüzgârlar salladı beşikteki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın yıldırımlarından, şimşeklerinden, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı, onları tabiatın babası olarak tanıdı.
-Onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek oldu, yıldırım güneş oldu, Türk oldu.
Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir…”
-Tüm bunları artık tarihin derinliklerinde kalması gereken şövenist bir yaklaşımla, kafatası milliyetçiliği anlayışıyla elbette ki yazmadım.
Fakat bizlerin de kendi tarihimizi doğru bilmemiz, emperyalist devletlerin çıkarları uğruna çarpıttıkları bir oyunu bozmamız gerekmez mi?
-Olduğumuz gibi değil de onların istediği gibi olmaya, bu aşağılanmaya ne kadar tahammül edeceğiz?
Bu ülkenin ekmeğini yiyen bilim insanlarının, atalarımıza bu kadar bir hizmeti yapmaları için ellerini tutan mı var?
O zaman, tek başına tüm ömrünü Asya’dan Anadolu’ya,
-buradan da Avrupa’nın içlerine kadar tüm mağaraları, kaya resimlerini, yazıtları inceleyip bizlere eşsiz tarihi bulgular armağan eden
Rahmetli
Servet Somuncuoğlu’nun, Etrüsk’çeyi Ön Türk yazı dili ile okuyabilen Kazım Mirşan’ın yüzlerine nasıl bakacağız?
-Hem gerçekler niçin gizli bırakılıp, 200-300 yıllık tarihleriyle dünyaya hükmeden modern eşkıyaların istedikleri olsun ki?
Görev sizlerindir sevgili gençler! Siz isterseniz başarırsınız
Hiç unutmayın; Anadolu, öz be öz Türk Vatanıdır!
Alıntı
ANTRENÖR:
Sporcuya sporcunun zihninde bulunan bilgileri keşfetmesini gösteren, antrene eden, ilham veren kişi olmakla birlikte, Sporcunun yaşadığı olay ve durumları önceden görebilen tedbir yollarını alabilendir.
DEDİM DADAŞ
Dedim: boyun uzun mi? Dedi: yücedir başım
Dedim: karnın doyir mi? Dedi: ayrandır aşım
Dedim: kar’ın yağar mi? Dedi: kışın görürsün
Dedim: seni sevirem Dedi: erken ölürsen
Dedim: taşın var mıdır? Dedi: hepten kehribar
Dedim: lisanın var mıdır? Dedi: kibardan da kibar
Dedim: suyun var mıdır? Dedi: cennete uğra
Dedim: işin var mıdır? Dedi: cinnete uğra
Dedim: ekmeğin nasıl? Dedi: lavaştır lavaş
Dedim: oyun oynar mısın? Dedi: amandır yavaş
Dedim: davulla zurna? Dedi: illa ki dadaş
Dedim: at ile aran? Dedi: gönlüme yoldaş
Dedim: cirit oynar mısın? Dedi: tankolara has
Dedim: yemeklerin? Dedi: galmadi duzi
Dedim: insanların? Dedi: gülmedi yüzi
Dedim: ekonomi? Dedi: cak…cak…
Dedim: fabrika, liman? Dedi: lak…lak…
Dedim: vekillerin? Dedi: uyiller
Dedim: seslensen? Dedi: duymiller
Dedim: belediye? Dedi: çokca
Dedim: caddeler? Dedi: çukurca
Dedim: asayiş? Dedi: hır,gür,hır…
Dedim: gelin ganyana? Dedi: zır…zır…
Dedim: başın? Dedi: dolanir
Dedim: miden? Dedi: bulanir
Dedim: hutbeler? Dedi: cihatsız
Dedim: hocalar? Dedi: görünenler ihlassız
Dedim: ürüzgarın? Dedi: püfür püfür
Dedim: bayramların? Dedi: buna da şükür
Dedim: Lalapaşan? Dedi: yerinde durir
Dedim: ezanların? Dedi: mikrofonla okunir
Dedim: şeyhler? Dedi: çoğaldi
Dedim: cemaatler? Dedi: zenginlendi, dağıldi
Dedim: arabaların? Dedi: atlı…
Dedim: gadayıfın? Dedi: yağsız hala datli…
Dedim: guşun var mi? Dedi: gargayla serçe
Dedim: insanların? Dedi: delice mertce…
Dedim: seni sevenler? Dedi: vahh…vah
Dedim: huma guşi? Dedi: öldi
Dedim: düğün, dernek? Dedi: gömüldi
Dedim: çalar mısın? Dedi: dann…dan
Dedim: oynar mısın? Dedi: zamm…zam
Dedim: geleceğin? Dedi: teyy…tey
Dedim: belki düzelir? Dedi: veyy…vey
Dedim: sana goşallar? Dedi: rey…rey
Dedim: hepten ölmüşsen? Dedi: heyy…hey
Son Köşe Yazıları
İNSANLIK vardı bu topraklarda, en hasından en orjinalinden. Komşuluğun altın çağında. Anahtarlar kapıların üzerinde...
(21 Kasım 2025 08:41:12)
Almanya'daki marketlerde 350 liraya rahatça alınan bir kilo et, bu topraklarda 900 lirayı görüyor. Emekli maaşıyla bir k...
(19 Kasım 2025 20:41:41)
TÜRK ANAYASASI "TÖRE"1. Tengri (yaratan) Tektir.2. Her kim ki, Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın.3. Bir...
(19 Kasım 2025 18:17:04)
Kahveyi içip de sonra kapatıp Fal açanlara da selamlar olsunMutluluk la bakıp aynen tıpatıp Nur saçanlara da selam...
(17 Kasım 2025 17:19:13)
Bir Toplum Nasıl Yükselir?Toplumların kaderi, sanıldığı gibi büyük projelerle değil; bireylerin günlük hayatlarında beni...
(17 Kasım 2025 15:26:34)