İpek Yolu Haber Ajansı

Çift Yarık Deneyi (Young Deneyi)






          Çift yarık deneyi; fizik, optik ve kuantum fiziğine çok değerli katkılar sunmuş  çok ünlü bir deneydir. Bu deney, birkaç asır boyunca  bilim insanları arasında tartışılan ve bir türlü sonuca ulaşılmayan ışığın tanecik olarak mı, yoksa dalga olarak mı davrandığına ilişkin sorunu çözen deneydir. İsaac Newton, ışığın parçacıklardan oluştuğunu söyleyen ilk bilim insanıdır. Ondan önce ışığın ses veya su dalgası şeklinde yayılan bir dalga olduğu sanılıyordu. Ancak, Newton, ışığın tek tek küçük parçacık tanelerinden oluşan bir enerji olduğunu ileri sürdü. Bu, sıra dışı muhteşem bir fikirdi. Enerji parçacıkları o kadar çok, yoğun, küçük ve hızlıdırlar ki biz ışığı bütünleşik ve tek parça halinde görürüz. Fakat ışık biraz dumana benziyor. Biz uzakta yanan bir materyalin dumanını bitişik tek parça olarak görsek de aslında o duman gözle seçilemeyecek kadar çok küçük molekül tanelerinden oluşmaktadır. Fakat ışığın tanecikleri dumandaki zerrelerden milyonlarca kat daha küçüktür. Ama ışık gerçekten taneciklerden mi oluşuyordu? Bununla ilgili çok sayıda deney yapılmasına ve kesin sonuçlar alınmasına rağmen sorun çözülememişti. Çünkü yapılan deneylerde ışık bazen kesin olarak tanecik özelliğini gösterirken, bazen yine kesin olarak dalga özelliğini göstermekteydi. Yani ışık bir nevi iki yüzlü davranıyor ve bir türlü gerçek yüzünü göstermiyordu. Eğer ışık, taneciklerden oluşuyorsa bir ışık demeti, üzerinde bir yarık açılmış bulunan yalıtkan bir levhaya yansıtıldığında levhanın arkasındaki ekranda sadece bir yarığın şekli görünmeliydi. Ya da iki yarık açılmış olan levhaya yansıtıldığında arkadaki ekranda sadece iki yarığın şekli görünmeliydi. Bunu test etmek için  Thomas Young daha sonra çift yarık veya Young deneyi olarak adlandırılacak olan bir deney yaptı. Bu deneyde ışığı tek yarıktan geçirdiğinde arkadaki ekranda tek yarık şekli belirirken çift yarıktan geçirdiğinde arkadaki ekranda çift yarığın şekli değil, biri karanlık biri aydınlık bantlardan oluşan çok sayıda desen gördü. Bu bir girişim deseniydi. Yani ancak dalga hareketinde oluşabilen bir desendi. O halde ışık dalga gibi davranıyordu. Peki işin aslı neydi? Işık tanecik miydi, yoksa dalga mıydı? Thomas Young’a göre ışık tanecik değil bir dalgaydı ve bunu kanıtlamıştı. Deney ve kanıt tartışma götürmeyecek kadar açık ve netti. Nitekim bu deneyden sonra bilim insanları ışığın dalga olduğuna ve Newton’un tanecik kuramının yanlış olduğuna inandılar. Bu deneyle birlikte ışık uzun süre dalga olarak kaldı. Fakat ışığın tanecik olarak davrandığı da yine deneylerle aynı netlikte kanıtlanabiliyordu. Yani sorun hâlâ çözülmemişti. 1961 yılında Clauss Jönsson bu sorunu çözmek için parlak bir fikir geliştirdi ve aynı deneyi ışık yerine maddesel parçacıkları kullanarak tekrarladı. 1999 yılında protondan yüz binlerce kat daha büyük ve hatta mikroskopla görülebilecek düzeyde büyük parçacıkları kullandı. Çünkü bu parçacıkların tanecik olduğu belliydi. Kütleleri vardı ve enerji değillerdi. Ayrıca su dalgası gibi davranmaması için parçacıkları levhaya tek tek gönderecekti. Yani bu deneyde yarıklara tek tek gönderilecek olan söz konusu kütleli parçacıkların dalga gibi davranmaları kesinlikle beklenemezdi. Eğer deneyde bu parçacıklar tanecik gibi davranırlarsa ışığın dalga olduğu kanıtlanmış olacaktı. Eğer bu kütleli parçacıklar bu koşullarda da dalga özelliğini gösterirlerse o zaman işin içinde başka bir sır vardı ve bu sırrın ayrıca keşfedilmesi gerekecekti.

          Clauss Jönsson, kütleli parçacıklarla yaptığı bu deneyde kimsenin beklemediği bir sonuçla karşılaştı. Tek bir parçacığı dahi çift yarığa gönderdiğinde arkadaki levhada yine girişim deseni oluşuyordu. Kütleli tek bir parçanın dalga gibi davranması mümkün olmadığına göre söz konusu parçacık her iki yarıktan aynı anda geçiyor gibi görünüyordu. Bir parçacık aynı anda ve ikiye bölünmeden iki ayrı delikten nasıl geçebilirdi? Jönsson, 2002 yılında aynı deneyi bu defa elektronları kullanarak yine tekrarladı. Sonuç yine değişmedi. Çift yarığa gönderilen tek bir elektron da arkadaki levhada yine girişim deseni oluşturuyordu. Yani tek bir elektron dahi ikiye bölünmeden (Elektronun bir iç yapısı olmadığından ikiye veya daha fazla parçalara bölünemez) aynı anda her iki yarıktan da geçebiliyordu. Bunu yapabildiği için de tek bir elektron bile dalga gibi davranabiliyordu. 2002 yılında bu deney; “en güzel deney” seçildi. Deney çok başarılıydı fakat işleri daha da karmaşıklaştırmıştı. Çünkü Newton yine haklı görünüyordu ve ışığın tanecik olabileceği, tanecik olmasına rağmen dalga özelliğini gösterebileceği, ayrıca elektron ve protonların da tanecik olmalarına rağmen dalga özelliğini gösterdikleri, fakat bunu nasıl yapabildikleri, özellikle tek bir parçacığın aynı anda iki ayrı yarıktan nasıl geçebildiği konularda işler iyice karışmıştı.

           İşin gerçeği şuydu: Bu sorun klasik fizikle çözülemezdi. Çünkü deneyler klasik fiziğin kanunlarına aykırı sonuçlar üretiyordu. Nitekim Richard Feynman; “bu tek deney üzerinde yeterince düşünülürse bütün kuantum mekaniği derlenebilir” dedi. Daha sonra çift yarık deneyinin pek çok geliştirilmiş varyasyonları yapıldı ama bu defa çözüm kuantum mekaniğine havale edildi.

           Kuantum mekaniğine göre foton (ışık taneciği), elektron veya diğer atom altı parçacıklar ölçüm yapılmadığı sürece süper pozisyondadırlar. Yani bulunma olasılığının olduğu her yerde aynı anda bulunurlar. Dolayısıyla tek bir parçacık çift yarık deneyi düzeneğinde yol alabileceği bütün noktalarda aynı anda bulunmak gibi bir süper pozisyona sahiptir. Bu parçacık, kaynağından çıktığı andan itibaren aynı anda geçmesi olası olan bütün yollarda bulunur. Çift yarıklardan her biri olası birer yol olduğu için aynı parçacık her iki yarıkta da aynı anda geçebiliyor. Buna olasılık dalgası deniliyor. Böylece sanki birden fazla parçacıkmış gibi yayılıyor ve dalga özelliğini gösteriyor. Normalde bunlar taneciktir. Fakat konumları netleştirilmediği sürece dalga niteliklidirler. Konum netleştirildiğinde (yani gözlem yapıldığında) tanecik olduğu ortaya çıkıyor, fakat konum tespiti yapılmadığında (yani gözlem yapılmadığında) dalga olarak varlığını devam ettiriyorlar. Bu biraz çalışır vaziyetteki tek kanadı olan bir vantilatöre benziyor. Vantilatörü durdurmadığınız sürece tek kanat, yol alabileceği her yerde görünüyor ve bu kanat bir daire görünümünü veriyor. Bir çubuğu dairenin neresine dokundursanız kanada çarpacaktır. Yani vantilatör çalışır vaziyette iken kanat, dairenin her yerinde, bir nevi süper bir pozisyondadır. Fakat vantilatörü durdurduğunuzda kanat bu dairenin bir yerinde duracak ve dairenin diğer alanları boş kalacaktır. Yani kanadın konumunu netleştirdiğinizde kanat tane vaziyetine indirgenmiş olacaktır. Vantilatörü tekrar çalıştırdığınızda kanat, tek olmasına rağmen birden fazla kanatmış gibi tekrar dairenin her yerini kaplayacaktır. Tabii ki vantilatör örneğinde kuantum mekaniği değil klasik fizik yasaları işliyor. Yani bu kanadın dairenin her yerinde görünmesinin nedeni aşırı hızdır. Gözümüz ise bu aşırı hızlı hareketi takip edemediğinden onu dairesel bir bütün olarak görür. Eğer vantilatörü aşırı yavaş çekimli bir filmden izlersek kanadın tek olduğunu ve yavaş yavaş yer değiştirerek döndüğünü, çemberin diğer alanlarının da boş olduğunu görebilecektik. Nihayet vantilatör durduğunda kanadın da bir yere sabitlendiğine şahit olacaktık. Fakat vantilatörün durup kanadın bir yerde sabitlenmesi daha önce hiç hareket etmediği anlamına gelmiyor. Geçmiş bir zamanda bu kanat belli bir hızda hareket etmiştir. Geçmiş de olsa artık bu olayı yok sayamayız. Çünkü vantilatör klasik fizik yasalarına göre dönüp durmaktadır. Fakat çift yarık deneyinde parçacığın (foton, elektron, proton veya başka atom altı parçacık) konumunu netleştirdiğinizde bu konumun dışında kalan ve daha önceki olası her yerde bulunma konumlarının hepsi zamanda geriye doğru gidilerek siliniyor. Yani o olası konumların hiçbirinde daha önce hiç bulunmamış gibi bir durumla eşitlenmiş oluyor. Artık parçacık için daha önce şu konumların hepsinde bulunuyordu diyemeyiz. Yani artık önceki olay hiç yaşanmamıştır. Bu yüzden çift yarık deneyinde parçacığı gözlemlediğimizde tanecik gibi, gözlemlemediğimizde dalga gibi davranıyor. Fakat gözlemleyip, konum tespitini yaparak, tanecik olduğunu gördüğümüz andan itibaren parçacığın geçmiş dalga pozisyonu (süper pozisyon) yok oluyor ve zamandan da silindiği için hiç var olmamış olmakla aynı duruma kavuşuyor. Böylece birbirine zıt olsa da parçacığın tanecik ve dalga pozisyonlarının ikisi de gerçektir. Bu durumu bir rüya olayıyla da örneklendirebiliriz. Uykuya dalıp rüya gördüğünüzü düşünün. Fakat sizin gördüğünüz rüyalar diğer insanlarınkinden farklı olarak rüyada gördüklerinizin hepsini aynı anda fiilen yaşıyorsunuz. Yani rüyanız tam olarak gerçek bir hayattır. Rüyanızda bir arkadaşınızla hareketli bir macera içindesiniz. Sizi izleyen kişi sizin ne kadar maceralı bir hareketlilik içinde olduğunuzu görmeyecek sadece yatağınızda sabit durup uyumakta olduğunu görecektir. Gözlemcinin sizin hakkında gördükleri tam olarak gerçektir. Rüyanızdaki arkadaşınız da sizi son derece hareket halinde görecek fakat aslında aynı anda sabit durup uyumakta olduğunuzu asla bilmeyecektir. Rüyadaki arkadaşınızın da sizin hakkında gördükleri tam olarak gerçektir. Bir gün sonra sizi uyurken gözlemleyen gözlemci sizin geçmiş bir zamanda (dün) hareketli bir macera yaşadığınızı bilmeyecek ve bu öyle bir bilmemek olacak ki gözlemci nezdinde o macerayı hiç yaşamamışsınızdır. Rüyadaki arkadaşınız da geçmişte (dün) uyumakta olduğunuzu hiç bilmeyecek ve bu öyle bir bilmemek olacak ki rüyadaki arkadaşınız nezdinde siz dün hiç uyumamışsınızdır.  Çünkü uyanmanızla birlikte arkadaşınız da silinmiş ve yok olmuştur.  Normalde bu iki gerçeği bilen tek kişi uyuyan kişi olmalıydı. Fakat uyuyan kişi de uyandığı andan itibaren gördüğü rüyanın tamamını unutmakta ve tek bir anını bile hatırlamamaktadır. Üstelik hiçbir fiziki belirtisi de bulunmamaktadır. Parçacık, dalga, tanecik ve gözlemci ilişkisi de böyledir. Aradaki tek fark; parçacık süper pozisyondan (dalga özelliğinden) tanecik özelliğine geçerken geçmiş pozisyonunu unutmak yerine zamandan geriye doğru silinmek  gibi bir sürece maruz kalıyor. Parçacık, süper pozisyonda  olduğu sürece realite sadece süper pozisyondur, yani dalgadır. Konum tespiti yapıldığında ise realite sadece taneciktir. Son realitenin öncesi zamandan silindiği için artık evveli diye bir durum da söz konusu değildir. Bu yüzden çift yarık deneyinde parçacığın gözlemcisi olmadığı sürece parçacık süper pozisyonda olup dalga özelliğindedir, gözlem yapıldığı andan itibaren de parçacık, süper pozisyondan çıkıp tanecik niteliğine çökmektedir. Parçacık, tanecik seçeneğine çöktüğünde ise geçmişteki süper pozisyonunda bulunan diğer bütün konumları geriye dönük olarak zamandan silineceğinden o konumların hiçbirinde hiçbir şekilde bulunmamış olacaktır. Çünkü zamanın dışında başkaca da bir zaman bulunmamaktadır. Gözlemcinin canlı veya cansız olması önemli değildir. Gözlemci canlıysa canlı gözlemciye böyle görünecektir, cansızsa cansız gözlemciye böyle görünecektir. Gözlemciyi dolayısıyla deneyi dahi bu denli yanıltan bir parçacığın her iki durumunu keşfetmek dahiyane bir zekadır.

           Çift yarık deneyinin daha gelişmiş versiyonundan çıkarılan diğer çok ilginç bir sonuç ise gelecek zamanın şimdi ve geçmiş zamanı etkilemesi olayıdır. Deneyin geliştirilmiş versiyonundaki düzenek şöyle dizayn ediliyor. Parçacık kaynağı düzeneğin en başındadır. Sonra çift yarık levhası, daha sonra parçacığın yarıklardan geçtikten sonra üzerine yansıyacağı levha veya dedektör bulunuyor. (buraya kadar olan sıralama deneyin normal biçimidir) geliştirilmiş versiyonda ise gözlemci, sıralamanın en sonuna yerleştiriliyor. Böylece kaynaktan çıkacak olan bir foton parçacığı henüz gözlemciye ulaşmadan, yani gözlemcinin olup olmadığını henüz bilmeden yarıklı levhadan geçip arkadaki levhada dalga girişimini oluşturacaktır. Yani henüz gözlemci ile bir iletişim kuramadığından gözlemciyi görmeyip dalga özelliğini gösterecektir. Fakat bu düzenek üzerinde yapılan deneyde fotonun bu koşullarda dahi yani en arkadaki gözlemciyi fark edip berideki levhada tanecik özelliğini göstermektedir. Halbuki gözlemciden foton kaynağına ulaşan ışının (fotonun) hızı ile ışık kaynağından gözlemciye ulaşan ışının hızı aynıdır. Çünkü ikisi de ışık hızında hareket etmektedir. Buna göre kaynaktan çıkan foton en arkada bulunan gözlemciden önce yarıklı levhadan geçmesi, geçerken dalga veya tanecik seçeneklerinden birine karar vermesi ve alınan kararın arka fonda belirmesi ve en sonunda da gözlemciye ulaşması gerekirdi. Fakat kaynaktan çıkan foton en arakada bulunan gözlemciyi fark etmekte, böylece gözlemcinin var olduğunu saptamakta ve yarıklı levhadan geçip gözlemciyi de dikkate alarak tanecik özelliğini göstermektedir. Fotonun dedektörde tanecik özelliğini gösterdiği an şimdiki zamandır. Kaynaktan ilk çıktığı an geçmiş zamandır. Gözlemciye henüz varmamış olmasından dolayı da gözlemci ile ilgili vakıa gelecek zamandır. Fakat görüldüğü gibi gelecek zaman; şimdiki ve geçmiş zamanı etkileyerek fotonun buna göre davranış belirlemesini sağlamaktadır. 

           Bunun nedeni parça, yolculuk, hız ve zaman ilişkisinde yatıyor. Madde veya enerjiye ait parça veya parçacıkların hepsi yolculuk yapmak zorundadırlar. Bu, fiziğin temel bir kanunudur ve hepsi ışık hızında yolculuk yaparlar. Bu yolculuk üç türlü gerçekleşir. Işık (foton) ve elektromanyetik enerji parçacıkları yolculuklarının tamamını uzayda gerçekleştirirler. Durgun durumunda bulunan maddeler ise yolculuklarının tamamını zamanda geçirirler. Bazen hareketli, bazen hareketsiz olan maddeler ile ışık hızından daha az hızda hareket eden madde ve enerji parçaları ise yolculuklarının bir kısmını uzayda, bir kısmını da zamanda geçirirler. Fakat bu üç tür yolculuğun hepsinde maksimum bir hız sınırı vardır ki bu da ışık hızıdır. Yani uzayda veya zamanda yapılan yolculuğun toplamı ışık hızını geçemez. Bu toplam sınır, aşılamayan, azaltılamayan ve artırılamayan bir sınırdır. Işık (foton) ışık hızında hareket eder. Işık hızında hareket ettiği için saniyede yaklaşık 300 bin kilometre yol almak zorundadır. Uzay boşluğunda bu hızını ne bir miktar azaltabilir, ne de miktar artırabilir. Dolayısıyla bir  foton yani ışık, kendisi için tanınmış olan maksimum hız stokunun tamamını uzayda harcadığından, zamanda yolculuk yapmak için harcayabileceği başka hiçbir hız potansiyeli kalmamaktadır. (300.000 klm/sn uzay + 0 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman) Bu yüzden de zamanda hiç yolculuk yapamaz. Yani yaptığı milyarlarca kilometrelik yolculuğun tamamını sıfır zamanda gerçekleştirmektedir. Bu yolculuğun ilginç sonuçları vardır. Bir foton milyarlarca kilometrelik yolun tamamını sıfır zamanda gerçekleştirdiğine göre bu foton, yolculuk boyunca geçtiği her noktada aynı anda bulunmak zorundadır. Bu, milyarlarca kilometre uzunluğunda boncuk dizilmiş bir ipe benzer. Boncuklar birbirine yapışıktır. Fakat boncukla foton arasındaki fark şudur: Boncuklar milyarlarca adet iken, yol boyu dizili fotonların hepsi tek bir adettir. Tek bir tane foton yolun her noktasında bulunmaktadır. Her noktada bulunanlar; bu fotonun alt parçaları, ikizleri, eşleri, kopyaları, yansımaları veya hayaletleri değil tek bir tane olarak bizzat ve bir tek kendisidir. Bu durumda foton (ışık veya bu hızda hareket eden parçacıklar) için zamanın geçmişi, şimdisi ve geleceği hep aynıdır. Zamanın geçmişi, şimdisi ve geleceği hep aynı an olduğu için bu üç zaman aşaması birbirini pekala eş zamanlı olarak etkileyebilir. Bu tek parça zamanlılık, bizim gibi ışık hızında hareket etmeyenlerle karşılaştığı andan itibaren geçmiş, şimdi ve gelecek zaman olmak üzere üç aşamaya ayrılıyor.

           Görelilik kuramı ile tam olarak ötüşen bu durumu çift yarık deneyine uyguladığımızda şöyle bir sonuç çıkıyor. Foton, kaynağından çıktığı andan itibaren aynı anda hem yarıklı levhada, hem arkasındaki levhada hem de en sonda bulunan gözlemcide aynı anda var olmaktadır. Yani foton için zamanın geçmişi, şimdisi ve geleceği hep aynı şeydir. Fotonun önce kaynaktan çıkması, sonra yarıklı levhaya ulaşması, daha sonra arkadaki panoya ulaşması ve en sonunda da gözlemciye ulaşması şeklinde geçen sıralı süreler bizler veya gözlemci için geçerlidir. Çünkü biz veya gözlemci, ışık hızında hareket etmiyoruz. Bu yüzden de foton, bize sıralı zamanları takip ediyor gibi görünmektedir. Bizim bu algımız, bizim için yüzde yüz gerçek bir realitedir. Ancak fotonun sıfır zamanda, deneyin her dört yerinde aynı anda bulunması da ışık için yüzde yüz gerçek bir realitedir. Eğer gözlemci de ışık hızına ulaşabilseydi o da deneyin her dört yerinde aynı anda bulunacaktı. Ya da eğer foton, ışık hızından daha yavaş bir hızda hareket etseydi deneyin her noktasına belli bir süre içinde varabilecekti. Buna zamanın göreliliği denir ve Albert Einstein’in görelilik kuramının bir sonucudur. Deney düzeneğinde; gelecek zamanın şimdi ve geçmişi etkileme olayının nedeni bududur. Bu durumu şekerli bir çaya da benzetebiliriz. Çayda kırmızı boya, su ve erimiş şeker iç içe bulunmakta ve her üçü de birbirini aynı anda etkilemektedir. Fakat çayı bir ayrıştırıcıda ayrıştırdığınızda çayın içindeki renk, su ve şeker de belli bir sıra dahilinde birbirinden ayrışacaktır. Burada ışık hızından daha düşük hızlar ayrıştırıcı görevini görmektedir. Işık hızından daha düşük hızlarda zaman; geçmiş, şimdi ve gelecek olmak üzere üç aşamaya ayrılır. Işık hızına ulaşıldığı andan itibaren de bu üç zaman aşaması tek bir zamana dönüşür. Foton açısından da durum böyledir. Yani geçmiş, şimdi ve gelecek zaman süreçlerinin her üçü iç içe ve aynı andır. Dolayısıyla da birbirlerini etkilemeleri doğaldır. Foton aşısından an anı etkilerken bu durum bize geleceğin geçmişi etkilemesi olarak yansımaktadır. Çünkü biz ve gözlemci ışık hızında değiliz.  Bu olayda foton ve gözlemci algısı arasında bir tezat olsa da hem ışık nezdinde hem gözlemci nezdindeki iki durum da aynı anda doğru, gerçek ve reeldir. Bunu bir ip eğirme makinesi ile de açıklamak mümkündür. Makinenin ilk etabında üç ip eğirme noktasına doğru ilerliyor. Bu üç ip, zamanın geçmişi, şimdisi ve geleceği temsil ediyor olsun. İpler eğirme noktasından geçerken birleşip iç içe tek bir ipe dönüşüyor. Makinenin üçüncü aşamasında bu ip bir çözme noktasına doğru ilerliyor ve bu noktadan geçerken tekrar çözülüp ilk durumuna yani üç ayrı ipe ayrışıyor. Gözlemci, makinenin birinci etabında iken ipleri üç adet olarak görür ve gördüğü olay tam olarak gerçektir. İkinci etaba geçtiğinde iplerin tek bir ipe dönüştüğünü görür ve bu gördüğü olay da tam olarak gerçektir. Üçüncü etaba geçtiğinde iplerin tekrar ayrışıp üçe ayrıldığını görür ve bu gördüğü olay da tam olarak gerçektir. Buradaki tek koşul; birinci etabı gözlemlerken hızının ışık hızından daha az olması veya durgun olması gerekiyor. İkinci etaba geçerken hızının ışık hızına ulaşmış olması gerekiyor. Üçüncü etaba geçerken hızının tekrar düşmesi veya tamamen durması gerekiyor. Şimdi eğirme makinesini ortadan kaldırıp masada üç ayrı ipi gözlemlediğinizi düşünün. Durgun vaziyette iken bu üç ipi üç ayrı ip olarak görüyorsunuz. Sonra masanın etrafında ışık hızında dönüyor ve bu üç ipin tek bir ipe dönüştüğünü görüyorsunuz. İşte hızın, zamanı etkilemesi böyledir. Eğer deney düzeneğindeki gözlemci de bu hıza ulaşabilseydi zamanın geçmişini, şimdisini ve geleceğini bir anda iç içe ve tek bir zaman türü olarak görebilecek ve geleceğin geçmişi etkileyebildiğine de şaşırmayacaktı. Hızını düşürdüğünde de zamanın tekrar geçmiş, şimdi ve gelecek olmak üzere üç aşamada sıraya geçtiğini görecek ve buna da şaşırmayacaktı. Geleceğin geçmişi etkilemesi olayının bize tuhaf görünmesinin nedeni gözlemci olarak hız koşulunu yerine getirmemiş olmamızdır. Ne var ki bu koşulu sağlamamız da olanaksızdır. Çünkü kütle sahibi hiçbir şey ışık hızına ulaşamaz. Eğer gözlemci, elektromanyetik kuvvete ait bir parçacık ise o da zaten geleceğin geçmişi nasıl etkilediğini görecek fakat bu gözlemci de zamanın geçmiş, şimdi ve gelecek diye üç ayrı halini garipseyecektir. Çünkü böyle bir olaya hiç tanık olmamış ve tanık olması da mümkün olmayacaktır. Olayın bize tuhaf gelmesinin nedeni başka bir aleme ait sonuçları kendi alemimizdeki nedenlerle açıklamaya çalışıyor olmamızdandır.

           Yukarıda madde veya enerjiye ait parça veya parçacıkların hepsinin yolculuk yapmak zorunda olduklarını,  bunun temel bir  fizik kanunu olduğunu, hepsinin ışık hızında yolculuk yapmak zorunda olduklarını, bu yolculuğun üç türlü gerçekleştiğini, ışık (foton) ve elektromanyetik enerji parçacıklarının ışık hızında hareket ettiklerini, bu yüzden yolculuklarının tamamını uzayda gerçekleştirdiklerini, bunu yapabildikleri için de zamanın geçmişi, şimdisi ve geleceğini aynı ana dönüştürdüklerini ve birbiriyle etkileşime soktuklarını, bütün yolculuğunu aynı anda gerçekleştirdikleri için de aldıkları mesafe boyunca aynı anda yolun her noktasında bulunduklarını, bunun da deneyin sonuçlarını nasıl etkilediklerini, durgun durumda bulunan maddelerin  ise yolculuklarının tamamını zamanda geçirdiklerini,  bazen hareketli, bazen hareketsiz olan maddeler ile ışık hızından daha az hızda hareket eden madde ve enerji parçalarının ise yolculuklarının bir kısmını uzayda, bir kısmını da zamanda geçirdiklerini anlatmış ve bu üç yolculuk türlerinden ışık hızında hareket eden ışığın (foton veya elektromanyetik parçacıkların) yolculuk şeklini anlatmıştık. Şimdi de durgun durumda bulunan parça veya parçacıkların yolculuk şeklini anlatalım.

            Bir an için dünyanın hareketini ihmal edip sabit olduğunu düşünelim. Sonra bu dünyanın yüzeyinde sabit vaziyette bulunan bir taşı ele alalım. Taş nasıl yolculuk yapmaktadır? Daha önce madde ve enerjiye ait her şeyin yolculuk yapmak zorunda olduklarını ve bu yolculuk hızının ışık hızından az veya çok olamayacağını anlatmıştık. Bu durumda taş, uzayda hiç yolculuk yapmadığından ve aynı zamanda yolculuk yapmak zorunda olduğundan yolculuğunun tamamını zamanın içinde gerçekleştirmek zorundadır. Bu yolculuğun hızı, ışığın hızından daha az veya daha çok olamayacağı için zamanın içinde ışık hızında yolculuk yapacaktır. Uzayda hiç hareket etmediğinden hız stokunun tamamını zamanın içinde harcamak zorundadır. (0 klm/sn uzay + 300.000 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman)

            Işık hızından daha az hareket eden parça veya parçacıklara gelince bunlar hızın ne kadarını uzayda geçirirlerse geri kalanını zamanda geçirmek zorundadırlar. Hızının ne kadarını zamanda geçirirlerse geri kalanını da uzayda geçirmek zorundadırlar. Yani uzay ve zamanda yapacakları yolculuk hızlarının toplamı ışık hızına eşit olmak zorundadır. Bunu bir örnekle açıklayabiliriz. Siz sabit bir dünyada sabit durmaktasınız. Bu durumda yolculuğunuzun tamamını zamanın içinde ve ışık hızında gerçekleştiriyorsunuz. (0 klm/sn uzay + 300.000 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman) Sonra bir uzay aracına binip saniyede bin kilometre hız yapıyorsunuz. Bu durumda yolculuğunuzun % 3’ü uzayda, % 97’isi zamanda gerçekleşecek ve iki yolculuk hızlarının toplamı tam olarak ışık hızını verecektir. (1.000 klm/sn uzay + 299.000 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman) Bu durumda üzerinizden % 3 oranında daha az zaman geçmiş olacak ve % 3 oranında daha az yaş almış olacaksınız. Eğer doğduğunuz andan itibaren bu yolculuğa çıktıysanız ve hızınız hep bu şekilde devam ettiyse yerdeki ikiziniz 50 yaşına girdiğinde siz de 48,5 yaşına girmiş olacaksınız. Eğer doğduğunuz andan itibaren bu uzay aracına binip saniyede 150.000 kilometre hızla yolculuk yapar ve bu hızınızda hiç değişim olmazsa yolculuğunuzun yarısını uzayda, diğer yarısını da zamanda gerçekleştirmiş olacaksınız. (150.000 klm/sn uzay + 150.000 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman) Bu durumda ikiziniz 50 yaşına girdiğinde siz de tam olarak 25 yaşına girmiş olacaksınız. Yani 50 yılda 25 yıl daha az yaş almış olacaksınız. Eğer doğduğunuz andan itibaren bu uzay aracına binip saniyede 300.000 kilometre yani ışık  hızıyla yolculuk yapar ve bu hızınızda hiç değişim olmazsa yolculuğunuzun tamamını uzayda, kalan sıfır kısmını da zamanda gerçekleştirmiş olacaksınız. Yani zamanda hiç yolculuk yapmamış olacaksınız. Böylece üzerinizden hiç zaman geçmemiş olacak. (300.000 klm/sn uzay + 0 klm/sn zaman = 300.000 klm/sn uzay ve zaman) Bu durumda ikiziniz 50 yaşına girdiğinde siz bir saniye dahi yaş almamış olacaksınız. Bundan sonra ikiziniz ne kadar yaş alırsa alsın siz hiçbir şekilde bir saniye dahi yaş almayacaksınız. Dünyanın üzerinden on milyarlarca yıl geçse de siz hep aynı ilk saniyenizde olacaksınız. Bunun formülü şudur: Hız arttıkça zaman yavaşlamakta, hız azaldıkça zaman hızlanmaktadır. Buna göre en hızlı zaman en durgun cisimlerin üzerinde geçmektedir.  

          Siz ışık hızına ulaştıktan sonra alışık olmadığınız olaylara tanık olacaksınız. Aynı anda yolculuğunuz rotasındaki her noktada aynı anda bulunabilecek, hiçbir şekilde ses duymayacak ve el, kol, ayak, göz, dudak, metabolizma ve benzeri bütün bireysel hareketlerinizdeki hızlar da ışık hızında gerçekleşecektir. İşte bu hız durumunda iken çift yarık deneyini gözlemlerseniz kaynağından çıkan bir fotonun aynı anda düzeneğin bütün aşamalarında an içinde var olduğuna, bunun geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman gibi bir sıralamaya tabi olmadığına bütün zamanların sadece şimdiki an olduğuna da tanık olabilirdiniz. Eğer ikiziniz de düzeneğin başında olsaydı sizin geleceği geçmişe nasıl etki ettirdiğinizi görecek fakat siz bunu yaptığınızı asla bilemeyecektiniz. Çünkü sizin ortamınızda geçmiş ve gelecek diye bir zaman yoktur. İkizinizin ortamında da tek zamanlılık diye bir olay yoktur. İkiniz de deneyin iki sonucunu bir arada göremeyecektiniz. İşte gözlemcinin deneye etkisi budur. Bu yüzden gözlemci baktığında foton tanecik gibi davranır, bakmadığında dalga gibi davranır. Aslında gözlemcinin fotona doğrudan bir etkisi yoktur. Fotonun da gözlemciye doğrudan bir etkisi yoktur Sadece gözlemci ile fotonun birbirine görünmeyen saklı birer ortamları ve sonuçları  vardır. Yani gözlemci her baktığında fotonun sadece kendisine yansıyan davranışını görür, bakmadığında ise foton kendi ortamındaki davranışına devam eder. Fakat bu durum ancak çift yarık deneyi ve güçlü bir matematik ile saptanabildi. Böylece hem Newton’un tanecik öngörüsünde hem aksini iddia edenlerin dalga öngörüsünde birlikte haklı oldukları görüldü. Yani kuantum mekaniği bu konuda hem kendini hem klasik fiziği haklı çıkardı. Sorun fizikçilerde değil fotonun kendisindeymiş. Kuantum mekaniği fotonun bu iki yüzünü ortaya koymuş oldu. 

Z. Abidin TOPRAK

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz

Diğer Yazılar

Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanın Yönü Tersine Döndürülebilir mi?

29.09.2023

         Her madde ve enerji bütün veya parçalar halinde uzayda yolculuk yapar. Madde ve enerji parçalarının bu yolculukta ileriye, geriye, yukarıya, aşağıya, sağa, sola ve bunların arasında kalan bütün açılarda hareket etmeleri mümkündür. Hareketin tek bir yönü olmakla birlikte gidilen yönün tersine geri dönmek, herha...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Referanslar

25.09.2023

       Referans; herhangi bir büyüklüğün miktarına kaynak, ölçü veya kıyas oluşturan başka bir büyüklüktür.  Evrende bulunan her şeyin bir miktarı vardır. Bu miktarların ne kadar az, çok, büyük veya küçük, olduğu ancak başka bir referansa göre belirlenebilir. Hiçbir büyüklük tek baş...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Aşırı hızlardaki sükunet

23.07.2023

Maddelerdeki elektronlar saniyede 300 bin kilometreye yakın hızlarda hareket ediyor. Dünya, kendi ekseni etrafında saatte 1670 km, Güneş’in etrafında saatte 107.000 km hızla dönüyor. Güneş, kendi etrafında saatte 7.000 km, bütün gezegenleriyle birlikte bir sistem olarak Samanyolu Galaksisi’nin etraf...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İstemediğimiz olayları hayatımızın geçmişinden silmemiz mümkün mü? (Zaman oyunları)

02.06.2023

Masanızdaki kâğıda kalemle derin bir çizgi çiziyorsunuz. Çizginin izi, kâğıdın altındaki deri kaplamada da çıkıyor, hatta aynı çizginin izi derinin altındaki ahşap yüzeye de geçiyor. Sonra kağıttaki çizgiyi siliyorsunuz, deriyi deforme eden çizik izini de düzeltip eski durumuna getiriyorsunuz, daha sonra da ahşap ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Schrödinger’in Kedisi

30.04.2023

Schrödinger’in kedisiGünümüz dünya insanlarının yaklaşık % 95’i Schrödinger’in kedisinin hayatı...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Pencerenizden içeri girenler

31.12.2022

Açık bıraktığınız pencerenizden evinizin içine soğuk, dolu, toz böcek, gürültü, fare veya hırsız girebilir. Bunlar evinizin içine girdiğinde sizin için dört seçenek belirecektir. Bunlardan biri;...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Maddenin ana taşıyıcı kolonları

21.12.2022

Bir binayı taşıyan ana güç, kolonlarıdır. Bu yüzden en sağlam olması gereken de yine kolonlardır. Bu güvence insan için son derece önemlidir. Ne var ki her şeye rağmen bütün madde ve cisimler görece kolaylıkla parçalanabilirler. Bunun tek istisnası ise atom çekirdeğidir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Şeytan diyor ki;

13.12.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tuğla

11.11.2022

      "Temeline harç olmak" ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tanımsız

27.10.2022

Acıları yere gömmek vardı yeryüzünde mutlu kalmak İnsanlar gömüldü yere ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Görgüsüzlük

17.10.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Akıl ve acı

25.09.2022

George Floyd, ABD’nin beyaz polisi tarafından, diziyle boğazına 9 dakika boyunca bastırılmas...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İyi bir kötülük türü yoktur

19.08.2022

En kötü kötülük iyi bir değer adına işlenen kötülüklerdir. Allah adına bir kötülük işlendiğinde  iki seçenek aktive olmaya başlar. Ya insanlar Allah’a teslimiyet göstermeye devam edip o kötülüğü meşru görecek, destekleyecek ve Allah’ın rızasını kazanm...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Ücretsiz güzellik merkezi

02.08.2022

İnsanların çoğu genellikle dışına yatırım yapıyor. Dışa yapılan yatırım zamanla bozulur. İçe yapılan yatırım ise kalıcıdır. Şöyle bir güzellik merkezi düşünün: -Her türlü kötü ahlak güzelleştirilir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadınlar ve erkekler

18.07.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadife Kaplı Çöpler

17.06.2022

              Evdeki halınızı severek almışsınız. Ama yorgan diye kimin üstünü o halıyla örterseniz üzerinden fırlatıp atacaktır. Buzdolabınız gayet güzeldir. Fakat içine ayakkabılarınızı koyarsanız kimse o dolabın kapısını açmayı istemez. Işıl ışıl parlayan güzel tencerenizi ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İnsanlık hangi sonuca bağlanacak?

14.05.2022

         Dünyanın yaşanmaz hale gelmesi halinde insan neslinin devam etmesini sağlamak için önerilen en güçlü çözüm, başka bir gezegene taşınmak olarak belirtiliyor. Ancak yakın çevremizde yaşamaya elverişli bir gezegen olmadığından en iyimser haliyle böyle bir gezegenin bizden yüz mily...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Çeşitlilik

24.03.2022

        Çeşitlilik bir gereklilik midir, kaçınılmazlık mıdır, faydalı mıdır, zararlı mıdır ?  Bu soruların yanıtını bilmeden çoğu defa çeşitliliği bir engel olarak görür...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Hızlı Zaman Endişesi

24.02.2022

          Bir çocukla bir saatlik yolculuk yaptığınızda çocuk neredeyse her on dakikada bir size; "daha gelmedik mi" diye sorar. Başta yolculuğun bir saat süreceğini söylemiş olmanıza rağmen sık sık bu soruyla muhatap olursunuz. Siz çoğun sabırsızlığından, o da sizin sabrınızdan şikayet...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum

25.01.2022

         Kuantum fiziği veya kuantum mekaniği evreni “miktarlar” üzerinde açıklayan bir bilimdir. Buna nicem veya dalga mekaniği de denir. Kuanta, “miktar” demektir. Latince kökenli bu kelimenin orijinali  kuantus, yani “ne büyüklükte ne kadar” anlamındadır. Do...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Belirsizlik İlkesi

24.12.2021

               Werner Heisenberg ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Dolanıklık

25.11.2021

           Atom altı noktasal parçacıklardan her birinin diğeriyle aynı olan bir eş parçacığı vardır. Bunların birbirinden tek farkı biri hangi yöne doğru dönüyorsa eşi bunun tersi yönünde dö...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Yokluk

15.11.2021

             Yokluk denince çoğumuzun aklına içinde hiçbir şeyin bulunmadığı boş bir alan, ya da boş ve karanlık bir ortam gelir. Halbuki boşluk ve alan uzaya ait uç boyutlu bir varlıktır ve içinde hiçbir şey olmasa da bu alanlar yokluk demek değildir. Bunu böyle algılamamızın nedeni yokluğu, ona yakın bir va...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Sıçraması

08.11.2021

             Kuantum sıçraması kavramı, ilk defa 1913’te Danimarkalı fizikçi Niels Bohr tarafından kullanılarak bilim literatürüne girdi. Bu, aynı zamanda modern atom teorisiydi. Buna göre atom çeki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Işığın Gizemli Dünyası

21.10.2021

       ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kaçınılmazlık

13.09.2021

Kaçınılmazlık deneyden daha güçlü bir argümandır. Deney düzeneklerinde hesaba katılmayan küçük bir ayrıntı olabilir ve bu ayrıntı yüzünden deneyin sonucu farklı çıkabilir veya sonuç aynı olduğu halde neden farklı olabilir. Fakat kaçınılmazlık alternatifsiz seçenektir.  Eğer  2+X = ? diye bir soru sorulursa hem X’in değeri için sonsuz s...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

SU

06.08.2021

Su, bir oksijen ve iki hidrojen elementinden oluşan kimyasal bir bileşiktir. Oksijenin yakıcı, hidrojenin de yanıcı olmasına karşın su yangın söndürücü bir özelliğe sahiptir. Tadı ve kokusu olmayan suyun rengi hafif mavidir. Bunun nedeni kırmızı dalga boylarındaki  ışığı bir miktar emmesidir.  Canlılar için su kaçınılmazdır. Bazı mikroo...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Büyüklük ve Küçüklüğü Tasarlamak

26.07.2021

Bir gün evinizin kapısını açıp içeri girdiğinizde evdeki eşyanın, olduğundan daha büyük veya daha küçük olduğunu görürseniz ne düşünürsünüz? Söz gelimi masanızdaki 30 santimetrelik cetvelin 3 metre kadar uzadığını, çamaşır makinanızın kibrit ku...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Algı Ötesi Tek Yönlülük

28.06.2021

Tabiatta çok değerli ve bir o kadar da cazip sırlar bulunmaktadır. Bu sırlar bazen algılarımıza sığmayan, bazen çok ilginç, bazen de evren içinde...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Canlılık

31.05.2021

  Eğer bir gün yürürken yol kenarında bulunan bir kaya parçasının kımıldadığını, hareket edip yürüdüğünü, sonra size dönüp gülümsediğini ve “gel” diye seslendiğini görürseniz, ya küçük dilinizi yutar ya da tabana kuvvet d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Mesafeler

29.04.2021

               Mesafe nedir, mesafeler olmasaydı bütün her şey nasıl görünecekti, bilinen en uzun ve en kısa mesafe hangileridir, bunların arasındaki oransal ortalama ne kadardır? Bu mesa...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şey Ne Kadardır? (Evrenin Miktarı)

30.03.2021

Evren beş ana varlıktan oluşuyor. Bunlar; uzay, zaman, madde, enerji  ve bilgidir. Evren 13.8 milyar yıl önce Big-Bang (Büyük Patlama) ile bir sıfır hacim içinde (yoktan) var edildi. Bu olay en b...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kara Delikler

18.03.2021

Kara delikler birer maddedir. Kara delikleri anlamak için öncelikle maddenin nasıl oluştuğu, nasıl topaklandığı ve kütle çekim kuvvetinin uzay ve zamanı nasıl deforme ettiğini bilmek gerekiyor. Kütlesi olan her varlık kütle çekim...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanda Yolculuk Yapılabilir mi?

17.02.2021

Aslında ışık ve ışık hızında yol alan enerji parçacıkları hariç diğer her şey zamanda yolculuk yaparlar. Yolculuk denince çoğu insan bunu uzayda  yapılan yolculuk olarak anlıyor. Teorik olarak yolculuk uzayda, zamanda ve ikisinde olmak üzere üç şekilde yapılabilir. Uzay veya zamanın  iki noktası  arasında alınan mesafeye yolculuk d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İhtiyaç, Kaynak ve Bölüşüm Problemi

12.02.2021

Eğer ihtiyaçlar sınırlı ve kaynaklar sınırsız olsaydı iktisat bilimine gerek olmazdı.  Tıpkı hastalık ve ölümün olmaması halinde tıp bilimine ihtiyaç duyulmayacağı gibi. Fakat insan ihtiyaçları sonsuz, dünya kaynakları ise sınırlıdır. Bu, ihtiyaç – kaynak ilişki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Onu nasıl hayal etmek isterdiniz?

13.01.2021

Sevdiğiniz bir insanı nasıl hayal etmek istersiniz? Fiziğini, giyimini, yaşını, karekterini, eylem, düşünce ve yaklaşımlarını nasıl tasvir edersiniz? Sözgelimi onu kusursuz görebilir veya ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Adalet mi, İyilik mi?

27.11.2020

Adalet kavramı  iyilik veya kötülük kavramlarından daha farklı bir durumu ifade eder.  Adalet; iyilikte de kötülükte de eşit fırsatlara sahip olmayı ifade eder.  Yüce Alla...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şeyin Teorisi (Sicim Kuramı)

23.11.2020

              Her şey ne demektir? Her şey bir şeyden mi yaratıldı ? Eğer böyleyse madde, enerji, zaman,...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu?

20.11.2020

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu? ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Bu Akşam Her Şey Büyüyecek

16.11.2020

Bir pazar sabahı koltuğunuza yan uzanmış sehpadan kahvenizi yudumluyorsunuz. Ancak birazdan sıra dışı bir olay gerçekleşecek. Elinizi tekrar fincana uzattığınızda fincanınızın bir tas kadar büyüdüğünü göreceksiniz. Büyük bir şaşkınlıkla elinizi çekip fincana odaklanacaksınız. Şaşkınlığınız her saniye artmaktadır, çünkü fincan her saniye düzenli ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadını ve Erkeği Tasarlamak

02.11.2020

Bir erkek için kadın ne kadar caziptir? Aynı şekilde bir kadın için erkek ne kadar caziptir? Her bir soruyu muhatabına sormak daha anlamlıdır. Henüz yaratılmazdan önce erkek-dişi veya kadın ve erkek gibi iki cazip cinsiyet kimin aklına gelebilirdi? Kim bunları tasarlayıp h...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kapılardaki Yazı

30.10.2020

Adam hayretler içindeydi. Alacaklı olduğu herkes onar dakika arayla kendisine borcunu ödemeye geliyordu. Borçluların başına saksı mı düşmüştü, yoksa gece hep beraber rüya mı görmüşlerdi?  Hiçbir umudu kalmamışken bir anda iflastan kurtulmuş ve tekrar eski zenginliğine kavuşmuştu. Art...


Devamını Gör