İpek Yolu Haber Ajansı

Yokluk






             Yokluk denince çoğumuzun aklına içinde hiçbir şeyin bulunmadığı boş bir alan, ya da boş ve karanlık bir ortam gelir. Halbuki boşluk ve alan uzaya ait uç boyutlu bir varlıktır ve içinde hiçbir şey olmasa da bu alanlar yokluk demek değildir. Bunu böyle algılamamızın nedeni yokluğu, ona yakın bir varlıkla tanımlama ihtiyacımızdan kaynaklanıyor. Bu yüzden tanımlanması ve algılanması en zor olan kavramlardan biri de yokluktur. Çünkü yokluğu tanımladığınız andan itibaren onu bir varlık olarak değerlendirmiş oluyorsunuz ve var olan bir şeyi tanımlıyorsunuz. Halbuki yokluk var olmama durumudur. Bu paradoksun aşılması için yokluğun tanımı yerine varlığın var olmama halini tanımlamak gerekiyor. Bunun için de önce varlığın ne olduğunu bilmek gerekiyor. Fakat konunun daha iyi anlaşılması için var olmama durumunu yine de yokluk olarak ifade edeceğiz. Dolayısıyla yokluk denildiği zaman içinde hiçbir şeyin bulunmadığı boş bir alan olarak algılanmamalıdır. Çünkü alan, yukarıda belirtildiği gibi uzaya ilişkin bir varlık türüdür ve boş alanlar yokluk ile tanımlanamaz. Peki o halde varlık nedir? Varlık; inananlar açısından Yaratıcı ve yaratılanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Yaratılanların hepsine birden evren veya evrenler denir. Evren veya evrenler bu günkü bilgilerimizle; madde, enerji, uzay, zaman ve bilgiden ibarettir. İnanmayanlar açısından da varlık; evren veya evrenlerden yani madde, enerji, uzay, zaman ve bilgiden ibarettir. Elbette ki varlık; bu varlıkların birbiriyle olan her türlü ilişkisini de kapsar. Bu durumda yokluk, bu varlıkların hiçbirinin olmama halidir. İnananlar açısından everenler/varlıklar üstü mutlak bir yokluktan söz edilemez. Çünkü Yaratıcı diğer varlıklara (madde, enerji, uzay, zaman, bilgi) bağlı olmaksızın her koşulda vardır. Dolayısıyla inananlar açısından yokluk, Yaratıcı istisna evrenin/evrenlerin dışında ve evrenin/evrenlerin içinde olmak üzere iki ayrı duruma konu edilebilir. İnanmayanlar açısından da yokluk; evrenin/evrenlerin dışında ve bunların içindeki duruma konu edilebilir.

             İnanmayanlar açısından evren veya evrenler henüz yokken mutlak bir yokluktan söz etmek gerekiyor. Fakat bu durumda varlığın nasıl ve hangi güçle oluştuğuna  dair soru da cevapsız kalacaktır. (Bu durumda ya mutlak yokluk ret edilmeli, ya da Yaratıcının varlığı kabul edilmelidir. Mutlak yokluk ret edilecekse iki olasılıktan söz edilebilir. Biri Yaratıcının her koşulda var olduğu, diğeri ise evren veya evrenlerin sonsuzdan beri var ola geldiğidir. Bu durumda mutlak yokluktan söz edilemez. Ancak, evren veya evrenlerin sonsuzdan beri var ola gelmesi matematiksel denklemlere aykırıdır. Çünkü sonsuzdan gelen bir varlığın bu güne erişimi olanaksızdır. Bunun için sonsuz kadar bir zamanın tüketilmiş olması gerekiyor. Fakat sonsuz kadar bir zamanın tüketilmesi matematiksel olarak olanaksızdır. Aynı durum Yaratıcı için ileri sürülemez çünkü sonsuz olmayan madde, enerji, uzay ve zamanın var olması için Yaratıcının varlığı ve sonsuzluğu  kaçınılmazdır. Bu durumda iki kaçınılmaz durumdan en güçlü olanı geçerlidir.  Varlığı zamana ve bilgiye (dolayısıyla matematiğe) bağlı olmayan Yaratıcı için sonsuzluk denklemindeki çelişki geçerliliğini yitirirken,  varlığı zamana, enerjiye, uzaya, zamana ve bilgiye bağlı olan varlıklar için bu çelişki geçerliliğini korumaya devam edecektir. Yaratıcının, varlığını hiçbir şeye borçlu olmaması afaki bir hüküm değil, yine kaçınılmaz bir sonuçtur. Çünkü varlığı başka bir varlığa borçlu olan, sonlu olmak ve yaratılmış olmak zorundadır. Yaratıcı için sonluluk ve yaratılmış olmak söz konusu edilirse yine bir yaratıcın varlığı kaçınılmaz olacaktır. Çünkü her sonlunun bir yaratıcısının olması zorunludur. Bu yüzden yaratıcının varlığının başka bir varlığa borçlu olmaması afaki bir hüküm değil, yine kaçınılmaz bir sonuçtur.)

Bu parantezi kapattıktan sonra şimdi yokluğu anlamaya çalışalım.  Genelde yokluğun evrenin dışında olabileceğini düşünürüz. Evrenin dışındaki yokluğa da hiç tanık olmadığımız için yokluğun nasıl bir muhtevaya sahip olabileceğini algılayamıyoruz. Çünkü evrende en boş diye bildiğimiz alanlarda bile bir uzay (boş alan) vardır. Fakat buna rağmen aslında yokluk evrenin içinde de söz konusudur. Üstelik her zaman sayısız yoklukla karşılaşıyoruz. Bunu anlamak için bir örnek oluşturalım.  Boş bir masanın üstünde tek bir tabak düşünün. Burada tabağa ilişkin bir madde, bir enerji, bir zaman, bir uzay ve bir bilgi miktarı söz konusudur. Sonra tabağı alıp mutfağa koyuyorsunuz. Bunu yaptığınızda tabağa ait madde, enerji, zaman, uzay ve bilgi yok olmadı. Fakat artık masanın üstünde bu tabak yoktur.  Yine aynı masayla sınırlı olmak üzere bu tabakla ilişkili enerji, uzay, zaman ve bilgi de yoktur. Yani masada bütün nitelik ve nicelikleriyle  tabağın olmadığına tanık oluyorsunuz. Daha doğru bir ifade ile burada lokal ve kısmi bir yokluğa tanık oluyoruz. Fakat tabağın masadaki yokluğu bize enteresan gelmiyor çünkü orada bize yokluğu hissettirmeyen bir masa vardır. Masayı da kaldırıp başka bir odaya  götürdüğünüzde masanın önceki yerinde olmayışı yine bize tuhaf gelmez. Çünkü bize yokluğu hissettirmeyen odanın zemini, duvarları ve başka eşyalar vardır. Odanın içinde bulunduğu binanın tamamını yıkıp hafriyatını denize dökseniz yine olağan dışı bir durum hissetmeyiz. Çünkü binanın üzerine inşa edildiği yer zemini, belli bir sıcaklık (enerji), belli bir zaman ve belli bir bilgi vardır ve bunlar bize yokluğu hissettirmiyor. Dünyayı Güneş sisteminden koparıp uzay boşluğuna saldığımızda dünyanın bulunduğu konumda artık dünya ile ilişkili olmasa da yine bir uzay, bir sıcaklık (enerji), bir zaman ve bir bilgi miktarı bulunacaktır. Yani bütün bu yaptıklarımız sadece maddeyi bulunduğu yerden uzaklaştırmak olacaktır.  Artık o konumla sınırlı olmak üzere orada madde ve o maddeye ilişkin uzay, zaman, enerji ve bilgi  yoktur.  Yani yine lokal bir yokluk söz konusudur. Ama orada bağımsız bir şekilde uzay, zaman enerji ve bilgi halen varlığını devam etmektedir.  Aynı konumdan enerjiyi de uzaklaştırdığımızda geriye uzay, zaman  ve bilgi kalacaktır. Zamanı da uzaklaştırırsak geriye sadece uzay (boş alan) ve bilgi kalacaktır. Peki bu uzayı yani boş alanı da kaldırırsak ne olur? Uzayı da kaldırdığımızda bununla birlikte bilgi de ortadan kalkacağı için bu durumda evrenin içinde artık kısmi değil tam bir yokluk yaşanacaktır. Bu yoklukta boş bir alan bile olmayacaktır. Peki evrenin içinde enerjiyi, uzayı, maddeyi, zamanı ve bilgiyi büsbütün yok edebilir miyiz? Elbette ki bunlardan hiçbirini yok edemeyiz ama evrenin içinde bunların hiçbirinin olmadığı ortamlar vardır. Şimdi bunların ne olduğuna bakalım.

               Biz, maddenin birbirinin devamı olan tek parça bir şey olmadığını biliyoruz. Çünkü bunu ilkin gözlerimizle, sonra dokunuşlarımızla, sonra da çeşitli cihazlarla anlayabiliyoruz. Homojen bir taş parçasını bile kırdığımızda bundan irili ufaklı bir çok parçacığın saçıldığına şahit oluyoruz. Bu parçacıkları da parçaladığımızda daha küçük parçacıkların ortaya saçıldığını görüyoruz. Her parçalamada daha küçük parçacıkları elde ederiz. En nihayetinde bu taştan bir toz bile aldığımızda ve bunu elektron mikroskobunda incelediğimizde bu tozun çok sayıda moleküllerden ve  milyarlarca atomdan oluştuğunu görürüz. Peki atom son parçacık mıdır? Eskiden atom, maddenin  bölünemeyen en küçük parçacığı sanılırdı. Fakat artık biliyoruz ki atomun içinde nötron ve protonlardan oluşan bir çekirdek ve bu çekirdeğe bağlı elektronlar vardır. Elektron bölünemeyen bir parçacık olmakla birlikte nötron ve protonlar, daha pek çok alt parçacıklardan oluşuyor. Peki bunun bir sonu var mıdır? Evet artık biliyoruz ki bunun bir sınırı vardır ve maddenin bölünemeyen en küçük parçacıkları mevcuttur. Dolayısıyla kırdığımız taş, başlangıçta tek parça ve bütün gibi görünse de aslında sayısız küçük parçacıkların bileşiminden oluştuğunu ve bütün bu parçacıkların arasında uzay boşluğunun yer aldığını biliyoruz.  İster katı, ister sıvı, ister gaz, ister plazma olsun maddenin her türlü hali küçücük parçacıklardan meydana gelir.  Hiçbir parçacık diğer bir parçacığın  parçası değildir. Fakat gözümüz bu kadar küçük ayrıntıları göremediği için biz maddeleri çeşitli büyüklüklerde tek parça bloklar şeklinde görürüz. Bir okyanusun yüzeyi masmavi, yekpare, homojen ve bitişik bir muşamba gibi görünür. Fakat su, 2 hidrojen ve bir oksijen atomu olmak üzere iki element ve üç atomdan müteşekkil moleküllerden oluşur. Bu moleküllerin içinde yer alan her bir atom, elektron ve çekirdekten oluşur. Çekirdeğin içinde nötron ve protonlar bulunur. Protonların içinde pek çok başka atom altı parçacık bulunur. Bu parçacıkların hiçbiri diğer bir parçacığa yapışık değildir. Hepsinin arasında görece devasa boşluklar bulunmakta ve hepsi çeşitli kuvvetlerle bir arada durmaktadırlar. Söz gelimi bir atomun çekirdeği ile etrafında dönen elektronun arasındaki boşluk oranı, bir futbol sahasının merkezine konan elma ile sahanın çevresinde dönen bir sivrisinek gibidir. Sivrisinek elmadan ne kadar uzakta dönüyorsa bir elektron da çekirdekten aynı oranda uzakta dönmektedir. Bütün bu mesafeye rağmen elektronu çekirdeğe bağlayan bir kuvvet vardır ve bu kuvvet elektromanyetik kuvvettir. Fakat biz, atom çekirdeğinin içindeki parçacıkları, çekirdeği, elektronları ve moleküllerin hepsini tek parça halinde bitişikmiş gibi görürüz. Bu yüzden de bir levhayı, bir taşı veya okyanustaki suları bitişik ve tek parça gibi algılarız. Fakat aslında su ve demir gibi maddeler dahil bütün madde türlerinin bütün parçacıklarının arasında görece muazzam boşluklar bulunmakta ve hiçbir parçacık bir diğeriyle bitişik durmamaktadır. Peki bu boşluklara yokluk diyebilir miyiz? Kesinlikle diyemeyiz çünkü bu boşlukları dolduran uzay, kuvvet (enerji), zaman ve bilgi vardır.  Uzay, madde değildir, fakat yine de madde olmayan bir varlıktır. Tıpkı enerji, zaman, ve bilgi gibi madde olmamakla birlikte hepsi birer varlıktırlar.

           Bütün bu açıklamalar yokluğa ulaşmak için henüz yeterli değildir.  Peki o halde yokluk nerededir? Bu sorunun cevabına ulaşmak için şöyle bir kaç soruyu daha sormamız gerekiyor: Maddenin arasını dolduran uzay boşluğu da küçük ve bölünemeyen parçacıklardan oluşuyor olamaz mı? Peki ya zaman? Zaman da bölünemeyen küçük parçacıklardan oluşuyor olamaz mı? Peki ya kuvvetler, yani enerji? Enerji de küçük ve bölünemeyen parçacıklardan oluşuyor olamaz mı? Peki bilgi? Bilgi de küçük ve bölünemeyen parçacıklardan oluşuyor olamaz mı?

                Bilginin küçük, tek ve bölünemeyen parçacıklardan oluştuğunu biliyoruz. Bir elektronun varlığı tek bir bilgi parçacığıdır. Bu elektronun bir adet olması ikinci bir bilgi parçacığıdır. Bu elektronun konumu üçüncü, çapı dördüncü, kütlesi beşinci, spini altıncı, bulunduğu an yedinci, taşıdığı enerji sekizinci, eni dokuzuncu, boyu onuncu, yüksekliği on birinci ve hızı on ikinci bilgi parçacıklarıdır. Tabii ki elektronla ilgili bilgiler burada bitmiyor. Hareket ederken geçtiği her bir minimum nokta, diğer maddelerle olan her bir birim ilişkisi de birer bilgi parçacıklarıdır. Böylece tek bir elektronla ilgili sayısız bilgi parçacıkları mevcuttur.

               Madde ve bilginin müstakil, küçük ve bölünemeyen parçacıklardan oluştuğunu anlayabiliyoruz fakat zamanın, uzayın ve kuvvetlerin (enerjinin) her birini bütüncül, yekpare, bitişik ve tek parça gibi algılıyoruz. Halbuki kuantum mekaniği bize bunun böyle olmadığını söylüyor. Max Palnck’ın geliştirdiği Planck sabitinden; zamanın bütüncül ve yekpare olmadığını, zamanın, bölünemeyen en küçük parçacıklardan oluştuğunu, bu en küçük parçacığın da bir saniyenin on milyon kere yüz katrilyon kere yüz katrilyonda biri miktarınca olduğunu (Bir saniyenin 10 üzeri 43’te biri kadar) ve zamanın üç uzamsal boyuta dağılmış bu parçacıklardan oluşan kesikli bir dokudan oluştuğunu, bu en küçük parçacığa da  Planck Zamanı denildiğini ve her iki Planck Zamanı arasında bir kesiğin (aralığın) olduğunu biliyoruz. Zaman, bir rubik küpteki küpleri birbirinden ayıran aralıklar gibi Planck Zamanlarını birbirinden ayıran aralıklara sahiptir. Zamanın bu parçacıkları, bizim saat, dakika, saniye veya salise gibi yaptığımız dilimlerle hiçbir ilgisi yoktur. Planck zamanları zamanın kendi doğal yapısından kaynaklanan parçacıklardır.

               Yine Max Palnck’ın Planck sabitinden; uzayın da bütüncül ve yekpare olmadığını, uzayın, bölünemeyen en küçük parçacıklardan oluştuğunu, bu en küçük parçacığın da bir metrenin yüz katrilyon kere yüz katrilyonda biri miktarınca olduğunu (Bir metrenin 10 üzeri 35’te biri kadar) ve üç uzamsal boyuta dağılmış bu parçacıklardan oluşan kesikli bir dokudan oluştuğunu, bu en küçük parçacığa da  Planck Uzunluğu denildiğini ve her iki Planck Uzunluğu arasında bir kesiğin (aralığın) olduğunu biliyoruz. Uzay da tıpkı zamanda olduğu gibi bir rubik küpteki küpleri birbirinden ayıran aralıklar gibi Planck Uzunluklarını birbirinden ayıran aralıklara sahiptir. Uzayın bu parçacıkları, bizim metre, santimetre, milimetre ve mikrometre gibi yaptığımız dilimlerle hiçbir ilgisi yoktur. Planck Uzunlukları zamanın kendi doğal yapısından kaynaklanan parçacıklardır.

              Aynı şekilde Planck sabitinden; enerjinin de bütüncül ve yekpare olmadığını, enerjinin , bölünemeyen en küçük parçacıklardan oluştuğunu, bu en küçük parçacığın da bir joule’un yüz katrilyon kere yüz katrilyonda biri miktarınca olduğunu (Bir joule’un 10 üzeri 35’te biri kadar) ve üç uzamsal boyuta dağılmış bu parçacıklardan oluşan kesikli bir dokudan oluştuğunu, bu en küçük parçacığa da  Planck Enerjisi denildiğini ve her iki Planck Enerjisi arasında bir kesiğin (aralığın) olduğunu biliyoruz. Enerji de da tıpkı uzay ve zamanda olduğu gibi bir rubik küpteki küpleri birbirinden ayıran aralıklar gibi Planck Enerjilerini birbirinden ayıran aralıklara sahiptir. Enerjinin bu parçacıkları, bizim joule ve benzeri birimler gibi yaptığımız dilimlerle hiçbir ilgisi yoktur. Planck Enerjileri enerjinin kendi doğal yapısından kaynaklanan parçacıklardır.

               Varlığa dair bu ayrıntılı özellikleri anlattıktan sonra evren içindeki yokluğu tekrar arayabiliriz. Varlığa ilişkin madde, bilgi, uzay, zaman ve enerjinin parçacıklardan oluştuğunu bu parçacıkların bitişik değil birbiriyle kesikli aralıklarla bağlı bulunduğu, bu şekilde bir doku ve ağ oluşturduğu kuantum mekaniğinden anlıyoruz.  Konunun daha iyi anlaşılması ve algılanması için bu parçacıkları beş yüzeyli bir piramitle örneklendirebiliriz.  Bu piramidin her bir yüzeyi madde, bilgi, uzay, zaman ve enerjiye ait en küçük parçacıkları temsil ediyor olsun. Ancak bu yüzeylerden her birinin diğer bir yüzeyle oluşturduğu kenarlar bitişik değil aralarında birer aralık bulunmaktadır. Bu durumda piramidimiz beş varlığın en küçük yapı taşını oluşturmuş olacaktır. Sonra bu piramidin altına, üstüne, sağına ve soluna birer piramit daha koyuyoruz, Tabii ki bu defa piramitler arasında da aralıklar bulunacaktır. Daha sonra aynı şekilde milyonlarca piramidi kısmen düzenli, kısmen düzensiz olarak üst üste yığıyoruz. Bu durumda her bir varlığın en küçük parçacığını temsil eden piramit yüzeylerinden her biri kendi cinsinden veya başka bir varlığın cinsinden başka bir yüzeyle yan yana, karşı karşıya veya başka bir konumda komşu olacaktır. Aynı yüzey, daha uzaktaki bir yüzeyle de daha uzak bir komşuluk kurmuş olacaktır. Bu durumda kendi cinsinden olsun veya olmasın her bir yüzeyin başka bir yüzeyle ve her bir piramidin de başka bir piramit ile aralarında aralıklar bulunacaktır. Bu aralıkların bir kısmını, üstüne gelen başka bir kısım yüzeyler tarafından kapatılıyor gibi görünecektir, fakat gerçekte ister kendi cinsinden ister başka bir varlığın cinsinden olsun bütün parçacıklar kesikli yapıda olduğundan ve hiçbiri bir diğeriyle tam olarak bitişik olmadığından aradaki boşluklar kapanmayacaktır. Bir parçacığın bitip diğerinin başladığı yerdeki aralık ne kadar küçük, ince, noktasal veya çizgisel olursa olsun mutlaka içinde hiçbir parçacığın (varlığın) bulunmadığı aralıklar bulunacaktır. İşte bu aralıkları evren içindeki  tam yokluklar olarak ifade edebiliriz. Piramitlerin hepsini bir havuza koyup havuzu suyla doldurursak bu piramitlerin hem yüzeyleri arasındaki kenar boşluklarına hem de piramitlerin kendi aralarındaki boşluklara su dolacaktır. Bu suyun gördüğü işlevi yokluğun işlevine benzetebiliriz.  İki zaman parçacığı arasında uzay bulunamaz çünkü zamanın olmadığı yerde uzayın olması da olanaksızdır. Uzayın olmadığı bir yerde madde ve enerjinin bulunması da olanaksızdır. Bunların hiçbirinin olmadığı yerde doğal olarak orada bir bilgi parçacığından söz etmek de mümkün değildir. Böylece üç uzamsal boyuta dağılmış ve varlık parçalarıyla çevrelenmiş sayısız yokluklar bulunmaktadır. Varlıklar arası bu yoklukların miktarını ölçemeyiz. Söz gelimi iki zaman parçacığı arsındaki yokluk miktarı milyarlarca yıl da olsa, bir Planck zamanı kadar da olsa bunun bir değeri, anlamı ve ölçüsü yoktur. Çünkü miktar, varlıklara ait bir ölçüdür. Varlık ve yokluğu bir sünger gibi de düşünebiliriz. Üç uzamsal boyutta olan,  madde, bilgi ve enerji içeren  aynı zamanda üç uzamsal boyutuyla üzerinde zaman bulunan bu sünger beş varlığı birden temsil etmektedir. Süngerin içindeki boşlukları da yokluğa benzetebiliriz.  Gerçekte süngerin içindeki boşlukların içinde uzay, zaman, enerji ve bilgi mevcuttur fakat parçacıklar dünyasındaki temsili süngerin içindeki varlıksız ortamlar yoklukla ifade edilebilir. Burada kullandığımız ortam sözcüğü uzaya ait bir kavramdır ve gerçekte bu süngerin içinde bir boşluk veya ortam bulunmamaktadır. Burada  kullandığımız ortam, varlıklara ilişkin hiçbir şeyin olmama durumunu ifade etmektedir. Yokluğu hayalimizde canlandırıp algılayamayız. Çünkü yokluk, hiçbir varlıkla iletişim ve etkileşim içinde olmadığından saf bir yokluğu hayal etmemiz olanaksızdır. Hiçbir varlık olmasaydı, saf bir yoklukta da varlık hayal edilemeyecekti. Yokluğu anlamanın tek yolu varlık parçalarının sınırlarını saptamaktır.  Bu yüzden tam yokluktan söz edince akla boş ve karanlık bir ortam gelmemelidir.

                Evrenin dışındaki yokluk da böyledir. Aslında eğer paralel evrenler yoksa evrenin dışından da söz edemeyiz. Çünkü dışındalık,  bir ortamı ifade ediyor. Evrenin dışı yoktur ama buna rağmen içerden sınırları vardır.  Bu sınır bu gün itibariyle 93 milyar ışık yılıdır. Bu, görünür evrenin çapıdır, fakat evren görünür evrenden daha büyüktür. Bununla birlikte evrenin bir sınırı vardır ve bu sınır yoklukla çevrelendiği için dışı yoktur. Dolayısıyla bu sınırdan sonra madde, enerji, uzay, zaman ve bilgi mevcut değildir. Paralel evrenler varsa bunların arasında evren içi parçacıklarda olduğu gibi yokluklar söz konusu olacaktır.

               Kuantum sıçramasından çıkarılan teorilerden biri de uzay, zaman, madde, enerji ve bilginin yani bütün her şeyin Planck süresi içinde milyarlarca defa yok olup, tekrar var edildiği şeklindedir. Eğer böyleyse biz neden bunu hissetmiyoruz? Her yeniden var oluş bir önceki var olma durumunun kaldığı yerden başlatılıyorsa  ve Planck zamanı içinde gerçekleşiyorsa bunu hissedemeyiz. Fakat bu durumda en azından varlığı daha flu görmemiz gerekmez miydi? Daha flu göremeyiz çünkü aradaki yoklukları göremediğimiz için her yeni var oluşu bir önceki varlıkla bitişik görürüz. Her bir yok oluş ve var oluş arasında milyarlarca yıl da geçse biz yine varlıkları kaldığı yerden kesintisiz, net ve bütünleşik görürüz. Duyularımız yokluğu algılayamayacağı için biz bu yoklukları baypas ederek sadece varlıkları hissedeceğiz. Fakat eğer varlıkların (madde, enerji, uzay, zaman, bilgi) hepsi  birden değil de bunlardan biri veya birkaçı yok olup tekrar var olsaydı bunu hissedebilecektik. Hissetmemizin nedeni geriye kalan varlıkların referansı sayesinde olacaktı. Bir varlığın içinde başka bir varlık yok olduğunda bunu görür veya hissederiz ama hepsinin birden yok olup tekrar kaldığı yerde var olması halinde aradan geçen miktar ne olursa olsun biz yokluğu değil sadece varlığı hissederiz. Eğer evren henüz yokken bir anda içindeki insanlarla birlikte ve şimdiki haliyle var edilseydi, insanlar önceki durumu bilip algılayamayacakları için sonsuzdan beri var olduklarını sanacaktı. Yani her şeyin bir saniye önce var olduğunu asla bilemeyeceklerdi. Bunun nedeni, geçen yokluğa tanık olmayışlarıdır. Eğer her şey tekrar yok olup milyarlarca yıl sonra tekrar kaldığı yerde var olsaydı insanlar yine hiçbir şey hissetmeyecekti. Burada kullandığımız milyarlarca yıl farazidir gerçekte yıl ve zaman da söz konusu değildir. Bu yüzden yokluğu; varlığın olmayışı şeklinde tanımlayabiliriz. Tek bir varlığın olmayışı kısmi yokluk, hepsinin birden olmayışı tam yokluktur. Mutlak yokluktan da Yaratıcının varlığı nedeniyle söz edilemez.

Z. Abidin TOPRAK 

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz

Diğer Yazılar

Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanın Yönü Tersine Döndürülebilir mi?

29.09.2023

         Her madde ve enerji bütün veya parçalar halinde uzayda yolculuk yapar. Madde ve enerji parçalarının bu yolculukta ileriye, geriye, yukarıya, aşağıya, sağa, sola ve bunların arasında kalan bütün açılarda hareket etmeleri mümkündür. Hareketin tek bir yönü olmakla birlikte gidilen yönün tersine geri dönmek, herha...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Referanslar

25.09.2023

       Referans; herhangi bir büyüklüğün miktarına kaynak, ölçü veya kıyas oluşturan başka bir büyüklüktür.  Evrende bulunan her şeyin bir miktarı vardır. Bu miktarların ne kadar az, çok, büyük veya küçük, olduğu ancak başka bir referansa göre belirlenebilir. Hiçbir büyüklük tek baş...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Aşırı hızlardaki sükunet

23.07.2023

Maddelerdeki elektronlar saniyede 300 bin kilometreye yakın hızlarda hareket ediyor. Dünya, kendi ekseni etrafında saatte 1670 km, Güneş’in etrafında saatte 107.000 km hızla dönüyor. Güneş, kendi etrafında saatte 7.000 km, bütün gezegenleriyle birlikte bir sistem olarak Samanyolu Galaksisi’nin etraf...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İstemediğimiz olayları hayatımızın geçmişinden silmemiz mümkün mü? (Zaman oyunları)

02.06.2023

Masanızdaki kâğıda kalemle derin bir çizgi çiziyorsunuz. Çizginin izi, kâğıdın altındaki deri kaplamada da çıkıyor, hatta aynı çizginin izi derinin altındaki ahşap yüzeye de geçiyor. Sonra kağıttaki çizgiyi siliyorsunuz, deriyi deforme eden çizik izini de düzeltip eski durumuna getiriyorsunuz, daha sonra da ahşap ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Schrödinger’in Kedisi

30.04.2023

Schrödinger’in kedisiGünümüz dünya insanlarının yaklaşık % 95’i Schrödinger’in kedisinin hayatı...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Pencerenizden içeri girenler

31.12.2022

Açık bıraktığınız pencerenizden evinizin içine soğuk, dolu, toz böcek, gürültü, fare veya hırsız girebilir. Bunlar evinizin içine girdiğinde sizin için dört seçenek belirecektir. Bunlardan biri;...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Maddenin ana taşıyıcı kolonları

21.12.2022

Bir binayı taşıyan ana güç, kolonlarıdır. Bu yüzden en sağlam olması gereken de yine kolonlardır. Bu güvence insan için son derece önemlidir. Ne var ki her şeye rağmen bütün madde ve cisimler görece kolaylıkla parçalanabilirler. Bunun tek istisnası ise atom çekirdeğidir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Şeytan diyor ki;

13.12.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tuğla

11.11.2022

      "Temeline harç olmak" ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tanımsız

27.10.2022

Acıları yere gömmek vardı yeryüzünde mutlu kalmak İnsanlar gömüldü yere ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Görgüsüzlük

17.10.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Akıl ve acı

25.09.2022

George Floyd, ABD’nin beyaz polisi tarafından, diziyle boğazına 9 dakika boyunca bastırılmas...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İyi bir kötülük türü yoktur

19.08.2022

En kötü kötülük iyi bir değer adına işlenen kötülüklerdir. Allah adına bir kötülük işlendiğinde  iki seçenek aktive olmaya başlar. Ya insanlar Allah’a teslimiyet göstermeye devam edip o kötülüğü meşru görecek, destekleyecek ve Allah’ın rızasını kazanm...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Ücretsiz güzellik merkezi

02.08.2022

İnsanların çoğu genellikle dışına yatırım yapıyor. Dışa yapılan yatırım zamanla bozulur. İçe yapılan yatırım ise kalıcıdır. Şöyle bir güzellik merkezi düşünün: -Her türlü kötü ahlak güzelleştirilir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadınlar ve erkekler

18.07.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadife Kaplı Çöpler

17.06.2022

              Evdeki halınızı severek almışsınız. Ama yorgan diye kimin üstünü o halıyla örterseniz üzerinden fırlatıp atacaktır. Buzdolabınız gayet güzeldir. Fakat içine ayakkabılarınızı koyarsanız kimse o dolabın kapısını açmayı istemez. Işıl ışıl parlayan güzel tencerenizi ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İnsanlık hangi sonuca bağlanacak?

14.05.2022

         Dünyanın yaşanmaz hale gelmesi halinde insan neslinin devam etmesini sağlamak için önerilen en güçlü çözüm, başka bir gezegene taşınmak olarak belirtiliyor. Ancak yakın çevremizde yaşamaya elverişli bir gezegen olmadığından en iyimser haliyle böyle bir gezegenin bizden yüz mily...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Çeşitlilik

24.03.2022

        Çeşitlilik bir gereklilik midir, kaçınılmazlık mıdır, faydalı mıdır, zararlı mıdır ?  Bu soruların yanıtını bilmeden çoğu defa çeşitliliği bir engel olarak görür...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Hızlı Zaman Endişesi

24.02.2022

          Bir çocukla bir saatlik yolculuk yaptığınızda çocuk neredeyse her on dakikada bir size; "daha gelmedik mi" diye sorar. Başta yolculuğun bir saat süreceğini söylemiş olmanıza rağmen sık sık bu soruyla muhatap olursunuz. Siz çoğun sabırsızlığından, o da sizin sabrınızdan şikayet...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum

25.01.2022

         Kuantum fiziği veya kuantum mekaniği evreni “miktarlar” üzerinde açıklayan bir bilimdir. Buna nicem veya dalga mekaniği de denir. Kuanta, “miktar” demektir. Latince kökenli bu kelimenin orijinali  kuantus, yani “ne büyüklükte ne kadar” anlamındadır. Do...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Belirsizlik İlkesi

24.12.2021

               Werner Heisenberg ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Çift Yarık Deneyi (Young Deneyi)

30.11.2021

          Çift yarık deneyi; fizik, optik ve kuantum fiziğine çok değerli katkılar sunmuş...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Dolanıklık

25.11.2021

           Atom altı noktasal parçacıklardan her birinin diğeriyle aynı olan bir eş parçacığı vardır. Bunların birbirinden tek farkı biri hangi yöne doğru dönüyorsa eşi bunun tersi yönünde dö...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Sıçraması

08.11.2021

             Kuantum sıçraması kavramı, ilk defa 1913’te Danimarkalı fizikçi Niels Bohr tarafından kullanılarak bilim literatürüne girdi. Bu, aynı zamanda modern atom teorisiydi. Buna göre atom çeki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Işığın Gizemli Dünyası

21.10.2021

       ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kaçınılmazlık

13.09.2021

Kaçınılmazlık deneyden daha güçlü bir argümandır. Deney düzeneklerinde hesaba katılmayan küçük bir ayrıntı olabilir ve bu ayrıntı yüzünden deneyin sonucu farklı çıkabilir veya sonuç aynı olduğu halde neden farklı olabilir. Fakat kaçınılmazlık alternatifsiz seçenektir.  Eğer  2+X = ? diye bir soru sorulursa hem X’in değeri için sonsuz s...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

SU

06.08.2021

Su, bir oksijen ve iki hidrojen elementinden oluşan kimyasal bir bileşiktir. Oksijenin yakıcı, hidrojenin de yanıcı olmasına karşın su yangın söndürücü bir özelliğe sahiptir. Tadı ve kokusu olmayan suyun rengi hafif mavidir. Bunun nedeni kırmızı dalga boylarındaki  ışığı bir miktar emmesidir.  Canlılar için su kaçınılmazdır. Bazı mikroo...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Büyüklük ve Küçüklüğü Tasarlamak

26.07.2021

Bir gün evinizin kapısını açıp içeri girdiğinizde evdeki eşyanın, olduğundan daha büyük veya daha küçük olduğunu görürseniz ne düşünürsünüz? Söz gelimi masanızdaki 30 santimetrelik cetvelin 3 metre kadar uzadığını, çamaşır makinanızın kibrit ku...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Algı Ötesi Tek Yönlülük

28.06.2021

Tabiatta çok değerli ve bir o kadar da cazip sırlar bulunmaktadır. Bu sırlar bazen algılarımıza sığmayan, bazen çok ilginç, bazen de evren içinde...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Canlılık

31.05.2021

  Eğer bir gün yürürken yol kenarında bulunan bir kaya parçasının kımıldadığını, hareket edip yürüdüğünü, sonra size dönüp gülümsediğini ve “gel” diye seslendiğini görürseniz, ya küçük dilinizi yutar ya da tabana kuvvet d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Mesafeler

29.04.2021

               Mesafe nedir, mesafeler olmasaydı bütün her şey nasıl görünecekti, bilinen en uzun ve en kısa mesafe hangileridir, bunların arasındaki oransal ortalama ne kadardır? Bu mesa...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şey Ne Kadardır? (Evrenin Miktarı)

30.03.2021

Evren beş ana varlıktan oluşuyor. Bunlar; uzay, zaman, madde, enerji  ve bilgidir. Evren 13.8 milyar yıl önce Big-Bang (Büyük Patlama) ile bir sıfır hacim içinde (yoktan) var edildi. Bu olay en b...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kara Delikler

18.03.2021

Kara delikler birer maddedir. Kara delikleri anlamak için öncelikle maddenin nasıl oluştuğu, nasıl topaklandığı ve kütle çekim kuvvetinin uzay ve zamanı nasıl deforme ettiğini bilmek gerekiyor. Kütlesi olan her varlık kütle çekim...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanda Yolculuk Yapılabilir mi?

17.02.2021

Aslında ışık ve ışık hızında yol alan enerji parçacıkları hariç diğer her şey zamanda yolculuk yaparlar. Yolculuk denince çoğu insan bunu uzayda  yapılan yolculuk olarak anlıyor. Teorik olarak yolculuk uzayda, zamanda ve ikisinde olmak üzere üç şekilde yapılabilir. Uzay veya zamanın  iki noktası  arasında alınan mesafeye yolculuk d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İhtiyaç, Kaynak ve Bölüşüm Problemi

12.02.2021

Eğer ihtiyaçlar sınırlı ve kaynaklar sınırsız olsaydı iktisat bilimine gerek olmazdı.  Tıpkı hastalık ve ölümün olmaması halinde tıp bilimine ihtiyaç duyulmayacağı gibi. Fakat insan ihtiyaçları sonsuz, dünya kaynakları ise sınırlıdır. Bu, ihtiyaç – kaynak ilişki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Onu nasıl hayal etmek isterdiniz?

13.01.2021

Sevdiğiniz bir insanı nasıl hayal etmek istersiniz? Fiziğini, giyimini, yaşını, karekterini, eylem, düşünce ve yaklaşımlarını nasıl tasvir edersiniz? Sözgelimi onu kusursuz görebilir veya ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Adalet mi, İyilik mi?

27.11.2020

Adalet kavramı  iyilik veya kötülük kavramlarından daha farklı bir durumu ifade eder.  Adalet; iyilikte de kötülükte de eşit fırsatlara sahip olmayı ifade eder.  Yüce Alla...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şeyin Teorisi (Sicim Kuramı)

23.11.2020

              Her şey ne demektir? Her şey bir şeyden mi yaratıldı ? Eğer böyleyse madde, enerji, zaman,...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu?

20.11.2020

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu? ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Bu Akşam Her Şey Büyüyecek

16.11.2020

Bir pazar sabahı koltuğunuza yan uzanmış sehpadan kahvenizi yudumluyorsunuz. Ancak birazdan sıra dışı bir olay gerçekleşecek. Elinizi tekrar fincana uzattığınızda fincanınızın bir tas kadar büyüdüğünü göreceksiniz. Büyük bir şaşkınlıkla elinizi çekip fincana odaklanacaksınız. Şaşkınlığınız her saniye artmaktadır, çünkü fincan her saniye düzenli ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadını ve Erkeği Tasarlamak

02.11.2020

Bir erkek için kadın ne kadar caziptir? Aynı şekilde bir kadın için erkek ne kadar caziptir? Her bir soruyu muhatabına sormak daha anlamlıdır. Henüz yaratılmazdan önce erkek-dişi veya kadın ve erkek gibi iki cazip cinsiyet kimin aklına gelebilirdi? Kim bunları tasarlayıp h...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kapılardaki Yazı

30.10.2020

Adam hayretler içindeydi. Alacaklı olduğu herkes onar dakika arayla kendisine borcunu ödemeye geliyordu. Borçluların başına saksı mı düşmüştü, yoksa gece hep beraber rüya mı görmüşlerdi?  Hiçbir umudu kalmamışken bir anda iflastan kurtulmuş ve tekrar eski zenginliğine kavuşmuştu. Art...


Devamını Gör