İpek Yolu Haber Ajansı

Işığın Gizemli Dünyası






       

     Işık, kaynağından çıkan bir ışımanın herhangi bir kütleli nesneye çarpması sonucu etkileşim oluşturan elektromanyetik bir enerjidir. Işığı ve diğer elektromanyetik enerjiyi taşıyan parçacıklara foton adı verilir. Fotonlar, belli bir frekans dahilinde elektromanyetik dalgaların toplam enerjisini taşıyan enerji kuantalardır. Enerji kuantaları, enerjinin bir daha bölünemeyecek düzeydeki en küçük parçacıklarıdır. Bu parçacıklar (Fotonlar), en küçük enerji biriminin üç milyon beş yüz bin kere yüz katrilyon kere yüz katrilyonda biri kadar küçüktürler. Fotonların dalga şeklinde mi, yoksa tanecik şeklinde mi davrandığı yüzyıllarca bilim insanları arasında tartışılmıştır. Newton, ışığın tanecik gibi davrandığını; Huygens ise dalga gibi davrandığını söylemiştir. Fotona ismini veren Albert Einstein ve Mac Planck ise tanecik gibi davrandığını iddia etmişlerdir. Yapılan deneylerde ise her iki teorinin de aynı anda hem doğru hem yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Yani fotonların (ve diğer atom altı parçacıkların) ünlü çift yarık deneyiyle bazen dalga gibi bazen de tanecik gibi davrandığı görülmüştür. Kuantum fiziği ise bu duruma, “Kuantum Belirsizlik İlkesi” ile açıklık getirdi. Buna göre ışık, tanecik olmakla birlikte bir foton taneciği; aynı anda birden fazla yerde bulunabilme özelliğinden dolayı dalga gibi davranabiliyordu. Buna olasılık dalgası adı verildi. Daha sonra Shrödinger’in denklemlerine ilave edilen çökme denklemiyle parçacıkların; gözlemcisi olduğu sürece dalga gibi davrandığı, gözlemcisi olmadığında ise tanecik durumuna çöktüğü ispatlandı. Parçacıkların gözlemci etkisiyle bazen tanecik bazen de dalga gibi davranması ve aynı parçacığın aynı anda birden fazla yerde bulunabilmek gibi ilginç ve tuhaf  özellikleri bilim insanlarını haklı iken haksız duruma düşürmüştü. İşin aslı, atom altı parçacık dünyasında işleyen fizik kuralları farklıydı.

         Işık, ister tanecik ister dalga olarak davransın her iki durumda da uzay boşluğunda saniyede 299.792 km yol alır. Bu hız, evrenin üç temel sabitinden biri olup ne bir miktar artırılabilir ne de bir miktar azaltılabilir. Işık, bu hız limitinin tamamını uzay içinde gerçekleştirdiği için zaman içinde ışığın yolculuk yapabilecek ilave bir potansiyeli bulunmamaktadır. Bu nedenle de ışığın üzerinde hiçbir şekilde zaman geçmemektedir. Yani evrenin yaratıldığı ilk saniyeden bu güne kadar (13.8 milyar yıl boyunca) yaptığı yolculuğun tamamını sıfır zamanda gerçekleştirmiştir. Üzerinde hiç zaman geçmeyen bir foton taneciği doğal olarak aynı anda milyarlarca yerde bulunabilir. Milyarlarca yıl yolculuk yapan bir foton taneciği geçtiği yolun her noktasında aynı anda bulunmaktadır. Eğer bizler de ışığın dünyasına tabi olsaydık (Aynı hızda hareket ediyor olsaydık) milyarlarca yıl boyunca tek bir saniye bile yaşlanmazdık ve aynı anda milyarlarca yerde var olabilirdik. Başka bir ifadeyle ışık için zamanın geçmişi ve geleceği yoktur. Işık için zamanın geçmişi ve geleceği hep aynı andır.

          Işığın (Fotonların) kütlesi yoktur, bu nedenle de kütle çekim kuvvetinden etkilenmemesi gerekirdi. Ancak ışık; kütleli (Özellikle Güneş gibi ağır kütleli) bir cismin yakınından geçerken ışığın rotası cismin yönüne doğru eğim göstermektedir. Bu olay ışığın kütle tarafından çekildiği gibi bir izlenim verse de gerçekte durum böyle değildir. Kütleli cisimlerin hepsi uzay ve zamanı bükerler. Güneş ve Güneş’ten milyarlarca kat daha ağır olan gök cisimleri doğal olarak uzayı ve zamanı daha çok bükerler. Işık ise uzay boşluğunda düzgün ve doğrusal hareket etmekle beraber bükülmüş bir uzayda hareket ederken uzayın bükülmüş eğimine göre yol almak mecburiyetindedir. Çünkü uzayın dışında başka bir uzay olmadığı için ışık da uzay dokusundaki dalgaların eğimini takip etmek durumundadır. Işığın uzay dokusu ile olan bu ilişkisi, Güneş’in yakınlarında görünen yıldızların gerçekte Güneş’ten daha uzak olduğu anlamına geliyor. Güneş tutulmaları sırasında saptanan bu olay; bazı yıldızları oldukları yerde değil, olmadıkları yerde görmemizi sağlıyor.

        Işık, ilkin evrenin yaratıldığı 13.8 milyar yıl önce Big Bang (Büyük Patlama) ile birlikte yaratıldı. Ancak bu ışık, evren için yeterli olmayacaktı. Bu nedenle daha sonra güneş ve süpernovalar gibi cisimlerin merkezlerinde de üretilmeye başlandı. Evren yaratıldıktan 280 bin yıl sonra maddenin ilk nüvesi olan nötron ve protonlar oluşmaya başladı. Işık da ilkin o zaman görülebilir nitelik kazanmaya başladı. Daha sonra bunlar birleşerek atom çekirdeklerini oluşturdu. Atom çekirdekleri serbest dolanan plazmayı (Elektronları) çekerek atomu oluşturdu. İlkin en hafif ve en basit element olan hidrojen atomu oluştu. Daha sonra kütle çekim etkisiyle hidrojen atomları bir araya gelerek ilk madde topaklanmalarını oluşturdu. Bu madde öbekleri, kütle çekim etkisiyle çevresindeki diğer atomları çekti ve gittikçe büyüdü. Büyüdükçe kütle çekim gücü arttı ve daha uzaktaki atomları da çekmeye başladı. Nihayet Güneş gibi devasa öbekler oluştu ve ilk yıldızlar böyle var oldu. Bazı gök cisimleri, çevrelerinde yeteri kadar madde bulamadıkları için büyüyemedi ve Dünya’mız ile Ay’ımız gibi gezegen ve uydu olarak kalıp kütle çekim kuvveti ile kendilerinden daha ağır olan olan yıldızlara (güneşlere) bağlanıp etraflarında dönmeye başladı. Bu yıldızlar kütle çekim etkisiyle yakınlaşarak galaksileri oluşturdu. Galaksiler de aynı yöntemle galaksi kümelerini oluşturdu. Hidrojen gazından oluşan bütün yıldızlar (güneşler) kütle çekim kuvvetinin etkisiyle yoğuşup, iç merkezlerinde devasa bir basınç oluşturdu. Oluşan basınçla iç kısımlar milyarlarca derece ısındı ve normal şartlarda birleşemeyecek olan hidrojen çekirdekleri aşırı basınç ve sıcaklığın etkisiyle birleşmeye zorlandı. Birleşen iki hidrojen atomunun çekirdeği helyumu oluşturdu ancak helyumun çekirdeğinin toplam kütlesi iki hidrojen çekirdeğinin toplam kütlesinden bir miktar daha az olduğundan aradaki kütle farkı enerjiye dönüşerek fotonları oluşturdu. Bu olaya nükleer füzyon denir. Fotonların oluşmasıyla yıldızlar parlamaya ve ışık saçmaya başladı. Güneş’imiz beş milyar yıldan beri nükleer füzyonla hidrojeni helyuma dönüştürerek ısı ve ışık üretmekte ve daha beş milyar yıl ömrünün olacağı tahmin edilmektedir. Helyum çekirdekleri de aynı yöntemle birleşerek daha ağır elementleri oluşturmaktadır. Ancak demir, kurşun ve altından daha ağır elementlerin oluşturulması için Güneş merkezindeki basınç ve sıcaklık yeterli değildir. Bunlardan daha ağır elementler süpernovaların merkezinde oluşmaktadır. Bu merkezlerde oluşan ağır metaller ise merkezdeki demir eriyiğin süpernovanın sıcaklığını alıp depolaması sonucu yıldızın patlamasına neden olmakta ve bütün bu ağır metaller küçük partiküller şeklinde uzaya, dolayısıyla da gezegenlere ve Dünya’mıza ulaşmaktadır. İlk oluşan fotonlar kısa dalga boyunda ve yüksek enerjili parçacıklar olup öldürücü etkiye sahip olan gama ışınları olarak var olurlar. Bu fotonlar Güneş’in merkezinden dışa doğru ilerlerken milyonlarca yıl boyunca milyarlarca parçacığa çarparak enerjileri azalır ve dalga boyları uzayarak görünür renklere dönüşürler. Milyonlarca yıl boyunca Güneş merkezinden kaçıp kurtulan bu fotonlar Dünya’mıza ve gezegenlere görünür renkler, mikro dalga ve radyo dalgaları şeklinde zararsız ışık olarak sekiz dakikada ulaşırlar. Ancak çok az da olsa henüz gama ışını olarak var olan yahut çarpmalar sonucu x ışınına veya morötesi (Ultraviyole - UV) ışına indirgenmiş olup doğrudan gezegenlere ulaşan fotonlar da mevcuttur. Bunlar da Dünya’mızın manyetik kutupları ile atmosferi tarafından engellenmektedir. Fakat bunların da çok az bir kısmı özellikle ultraviyole ışınları, ozon tabakasını delerek Dünya’ya ulaşmayı başarabilmektedir. Bu nedenle de güneşte fazla durmak sakıncalıdır.

               Görünür renkler dahil ışığın tamamı radyasyondur ve ışıma yapar. Kaynağından çıkan bir foton, maddelerin atomlarında bulunan elektronlara çarpar. Elektron, fotonun çarpması sonucu daha çok enerjiyle yüklenir ve mevcut yörüngesi bu enerjiyi harcamaya yetmediğinden bir üst yörüngeye sıçrar. Ancak elektronlar her zaman orijinal yörüngelerine dönmeye istekli olduğundan tekrar eski yörüngesine geçip fotonu geri salıverir. Elektrondan kurtulan foton başka bir maddeye veya gözümüze çarpar. Gelen fotonun dalga boyu çok düşükse enerji ve frekansı çok yüksektir. Dalga boyu en düşük, enerji ve frekansı en yüksek olan fotonlar sırasıyla gama, x- ışınları ve morötesi (Ultraviyole) ışınlardır. Her biri belli bir dalga boyunda yayın yapan bu ışınlar öldürücüdür ancak gözle görülmezler. Bunların dalga boyları son derece küçük olduğundan vücuttan geçip hücrelere ve oradan da hücre çekirdeğinde bulunan DNA’lara ulaşıp canlıların genetiğini bozarlar. Morötesi ve kızılötesi ışınların arasında görünür renkler yer almaktadır. Bu renkler 400 ile 700 nm. dalga boyu aralığında yayın yaparlar. Görünür renkler hem zararsız hem de gözle görülebilir ışınlardır. Görünür renkler içinde dalga boyu en kısa olan mor rengidir. Bunu sırasıyla lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı takip eder. Zararsız olmakla birlikte morun yaydığı radyasyon kırmızınınkinden daha fazladır. Kırmızı renginden sonra dalga boyu kısadan uzuna doğru sırasıyla kızılötesi, mikrodalga ve radyo dalgaları gelir. Radyo dalgaları da kısadan uzuna doğru sırasıyla FM, AM ve uzun dalga olmak üzere üç ana bant üzerinden yayın yapar. Bu ışınlar da zararsızdır ve gözle görülmezler.

              Bütün maddeler ışıma yaparlar. Ancak bazı maddeler çeşitli dalga boylarında gelen ışınların tamamını absorbe ederek fotonların çoğunu geri fırlatmazlar. Bu maddelerden ışınım gelmediği için biz bu maddeleri siyah olarak görürüz. Siyah bir renk değildir ve siyah maddeler, absorbe ettikleri fotonlar nedeniyle görece daha çok ısınırlar. Kimi maddeler de çeşitli dalga boylarında gelen ışınların çoğunu geri yansıtırlar. Bu maddeler ışımanın büyük çoğunluğunu geri yansıttığı için biz bu tür maddeleri beyaz olarak görürüz. Beyaz da bir renk değildir. Renklerin tümünü aynı anda geri yansıttığı için beyaz görünür ve görece daha soğuktur. Bazı maddeler ise belli dalga boyunda yayın yaparlar. Beyaz ışık, içinde bütün renklerin dalga boylarını barındırır ve bütün dalga boyları (bütün renkler) maddelerin üstüne düşer. Ancak söz konusu madde, gelen dalga boylarının bir kısmını emer bir kısmını yansıtır. Emdiği dalga boylarındaki renkler bize görünmez, yansıttığı dalga boylarındaki renkler bize görünür. Güneş ışığı, ağaç ve bitkilerin yapraklarına ulaştığında bütün dalga boyları yaprağa düşer. Ancak yaprak, gelen renklerin hepsini emer sadece yeşil dalga boyunda gelen fotonları (ışığı) yansıtır. Böylece biz de yaprağı yeşil olarak görürüz. Bugün belli bir dalga boyunda yayın yapan boya ve kaplamalar üretilebilmektedir. Böylece biz nesne ve eşyaları istediğimiz her renk ve tonda elde edebiliyoruz. Işık dalgalarının iki tepe ya da iki çukur arasındaki mesafesine dalga boyu veya dalga uzunluğu denir. Çukur veya tepe noktasının eksen çizgisinden uzaklığına dalganın genliği denir. Dalgaların birim zaman içinde belli bir noktadan geçen çukur veya tepe sayısına da dalganın frekansı denir. Elektromanyetik spektrumunda yer alan bütün ışınlar ve doğal olarak bütün görünür renkler ve bunlardan oluşabilecek milyonlarca rengin hepsi belli dalga boylarına sahiptirler ve bunların genliği ile frekansları farklıdır. Radarlar, antenler ve her türlü sinyal alıcı ve verici cihazlar, cep telefonları, internet, televizyon ve radyo yayınları, gözlükler, tarayıcılar, mercekler, aynalar, teleskoplar, film ve videolar, ile mikro dalga fırınların hepsi ışığın dalga boyu, genliği ve frekansından yararlanılarak yapılmaktadır. Uranyum gibi radyasyon yayıcı elementler de gama ve x- ışınları gibi dalga boyu kısa, enerji ve frekansı yüksek ışımalar yaparlar. Atom bombalarının ve diğer her türlü nükleer enerji santralleri ile nükleer silahların yaydıkları öldürücü radyasyonun kaynağı yine bu ışınlardır. Özellikle hastanelerde ve diğer güvenlik amaçlı olarak kullanılan x ray, ultrasonografi, röntgen, MR, tomografi, termal ve normal kameralar ile fotoğraf makineleri gibi görüntüleme sistemlerinin tamamı da aynı yöntemlerle çalışır. Son yüzyılın en büyük keşiflerinden birisi olan uzayın genişlemesi ve dolayısıyla evrenin yaratılışının ilk saniyesinden bu güne kadar oluşan süreçlerin tespiti de yine ışığın uzaklaşırken kızıla kayması, yaklaşırken maviye kayması özelliğinden yararlanılarak başarılabildi. Bu gün, milyarlarca ışık yılı uzaklığında bulunan yıldız ve gezegenlerin uzaklığı, hızı, konumu, yörüngesi, hacmi, kütlesi, ve barındırdığı maddelerin saptanması da ışığın kendine has özelliklerinden yararlanılarak tespit edilebilmektedir. Mikrodalga fırınlar aslında sıcaklık üreterek yemekleri ısıtmazlar. Yayınladığı mikrodalga ışınlar (fotonlar) yemekteki su moleküllerinde bulunan atomların elektronlarına çarparak ilave olunan ekstra enerji ile suyun ısınmasını ve dolayısıyla yemeğin ısınmasını sağlarlar. Isınan yemek de tabağı bir miktar ısıtır. Bu yüzden içinde su ve ıslaklık bulunmayan boş bir tabak, (veya başka herhangi bir madde) mikrodalga fırında ısınmaz. Bütün ısıtma ve aydınlatma cihazları ışığın bu niteliklerinden yararlanılarak üretilmektedir. Temel uzunluk ölçüsü olarak kullanılan metre de; “ışığın bir saniyenin 299.792.458 de biri kadar sürede aldığı mesafe miktarı” olarak tanımlanmıştır.  Işık; bütün dalga boyları iç içe iken  beyaz olarak görünür, ancak saydam bir prizmadan geçtiğinde renklerin hepsi kendi özel dalga boylarına ayrışır ve biz mordan kırmızıya doğru sıralanmış gökkuşağı renklerini görmeye başlarız. Gökkuşağı, beyaz ışığın saydam nem ve yağmur damlacıkları arasından geçerken dalga boylarına göre ayrışan ışınlardır.

               İnsan gözü; morötesi, kızılötesi ve bunların ötesinde yer alan ışınları (renkleri) göremez.  Göz, sadece tayfın görünür renkler aralığındaki küçük bir bölümde yer alan dalga boylarındaki renkleri görmeye elverişlidir. Kaynağından çıkan ışık bütün dalga boylarında yayın yaparak madde ve nesnelere çarpar.  Madde ve nesnelerin yüzeyindeki atomların elektronlarına çarpan fotonların bir kısmı maddenin özelliğine göre madde tarafından emilir bir kısmı yansır. Yansıyan dalga boyu, hangi renk veya renklere ait ise onlara ait dalga boyunda yayın yapan fotonlar gözümüze ulaşır. Gelen fotonlar ilkin gözümüzün kornea tabakasına değer. Kornea, gelen ışığı kırarak göz merceğine iletir. Elde edilen ışık göz merceğinden retina tabakasına ulaştırılır. Retinaya ulaşan görüntü terstir. Bu bölümde koni ve çubuk hücre adı verilen görüntü almaçları işlevini gören hücreler bulunur. Hücreler gelen görüntülere ait sinyalleri sinir hücreleri aracılığı ile beyne ulaştırır. Beyin görüntüyü düzelterek nesnenin gerçek görüntüsünü verir. Çubuk hücreler siyah ve beyaza duyarlı olup renkleri algılamazlar. Koni hücreler ise kırmızı, mavi ve yeşil olmak üzere üç ana renge duyarlıdır. Diğer bütün renkler bu üç ana rengin belli oranlardaki karışımlarından oluşurlar. Gözbebeği, ışık az olduğunda daha çok ışık toplayıp daha çok görmeyi gerçekleştirmek için büyür. Işık fazla olduğunda ise zararlı ve fazladan gelen ışıktan korunmak için küçülür. Hiçbir şekilde ışık sızdırmayan bir odada hiçbir şeyi göremeyiz. Çünkü odada nesnelere çarpıp gözümüze ulaştırılabilecek fotonlar bulunmamaktadır. Bu yüzden her şey kapkaranlık görünür, ancak buna görüntü denmez.

              Eğer ışık tek bir dalga boyunda, tek frekans ve tek genlikte yayın yapıyor olsaydı yayın yaptığı renk hangisi ise biz bütün her şeyi sadece o renkte görürdük. Ancak görüntüdeki sıkıcılık bununla sınırlı olmayacaktı. Çünkü biz nesnelerin yüzey ve kenarlarını da aynı tonda göreceğimiz için bütün dünya homojen ve kenarsız bir boşluk ya da uzay boşluğu gibi görünecekti. Hiçbir nesneyi bir diğerinden yahut aynı nesnenin bir kısmını diğer bir kısmından ayırt edemeyecektik.  Bunun sonuçları ise yaşamın son bulması demek olacaktı. Çünkü hiçbir yazıyı ve harfi birbirinden ayırt edemeyecektik ve her türlü eğitim ve buna bağlı gelişim son bulacaktı. Aynı şekilde nesnelerin kenar, boyut ve hacimlerini ayırt edemeyeceğimiz için birbirimizi ve diğer her şeyi ayırt edemeyecek ve biz dahil bütün her şey birbirinin devamı olan sınırsız ve kenarsız homojen bir muşamba gibi görünecekti. Ne kimse bebeğine bakabilecek ne de kimse herhangi bir cihazı çalıştırabilecekti. Ne kimse suyun yerini bilebilecek ne de kimse beslenebilecekti. Ne kimse birbirini tanıyabilecek ne de kimse aşık olabilecekti. Hiçbir şekilde ışık sızdırmayan kapkaranlık bir odadaki siyah karanlığın yerine aynı koşullardaki kırmızı, yeşil veya mavi renklerden birinin homojenliğine benzer bir durum oluşurdu ve sadece bir oda değil bütün dünya ve gökyüzü böyle görünürdü. Bütün dünya ve gökyüzü; karmaşık bir resim kartının üstünü tek bir renge boyayıp resimdeki bütün ayrıntıları görünmez kılmak ve sadece tek ve pürüzsüz bir kaplama renk oluşturmak gibi olurdu. Kuşkusuz böyle bir ortamda her türlü bitki, hayvan ve insan canlılığı sona ererdi. Aslında tektiplilik sadece fiziksel hayatta değil sosyal hayatta da aynı sonuçları doğururdu. Yeryüzündeki bütün canlıların aynı fiziksel ebatlarda, aynı ırkta, aynı renkte, aynı düşüncede, aynı zevklerde ve aynı ruhsal durumlarda olduğu bir dünyada hayat çok kısa bir süre içinde son bulacaktı. Her şeyden önce cinsiyet diye bir şey olmazdı.  Bu yüzden gelişmiş toplumlar sosyal ve fiziksel çeşitliliklerini koruyup artırarak daha da gelişmeye çalışırlar. Gelişim için bir toplumun en büyük rezervi çeşitliliktir. Canlılar, ışıktaki çeşitlilik gibi diğer her türlü çeşitliliğe bağımlı yaratılmış ve yaşamlarını sürdürmelerinin koşulu bu çeşitliliğe bağlanmıştır. Çünkü canlılardaki sonsuz ihtiyaçlar ancak böylesi sonsuz çeşitliliklerle dengelenebilir. Eğer ışığı yavaşlatabilseydik kendimizi ve nesneleri görünmez yapabilir ve geçmişe yolculuk yapabilirdik. Eğer ışığın hızını daha da artırabilseydik geleceğe yolculuk yapabilecektik. Ancak ışığın uzay boşluğundaki hızı, uzay ve zaman gibi göreli değil, evrenin mutlak üç sabitinden biridir. Fotonlar (Işık); zamanın hem geçmişinde hem geleceğinde hem şimdiki zamanda aynı anda bulunabildiği gibi aynı anda birden fazla yerde de bulunabilir. Işığı takip eden bir cismin hızı ne olursa olsun ışığın o cisimden kaçma hızı hep saniyede 299.792 km olarak sabittir. Işık; kendisini gözlemlediğimizde başka, gözlemlemediğimizde daha başka davranır. Eğer ışık hızında hareket edebilseydik bir şehirde alışveriş yaparken aynı anda başka bir şehirde uyuyor, diğer bir şehirde de piknik yapıyor olabilecektik. Yine geçmişte, gelecekte ve şimdiki zaman içinde aynı anda birden var olabilecektik. Farklı zamanlarda ve farklı yerlerde aynı anda bulunabilecek olan bizler; yine tek bir kişi olacaktık ve diğer yer ve zamanlardaki bizler; yansımamız, kopyamız yahut hayaletimiz değil, bizzat kendimiz olacaktık. Bu gibi özellikler Newton fiziğine (Klasik fiziğe) , gündelik hayatımıza ve algı dünyamıza ters olsa da  ışığın gerçeği tam olarak böyledir.

 

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz

Diğer Yazılar

Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanın Yönü Tersine Döndürülebilir mi?

29.09.2023

         Her madde ve enerji bütün veya parçalar halinde uzayda yolculuk yapar. Madde ve enerji parçalarının bu yolculukta ileriye, geriye, yukarıya, aşağıya, sağa, sola ve bunların arasında kalan bütün açılarda hareket etmeleri mümkündür. Hareketin tek bir yönü olmakla birlikte gidilen yönün tersine geri dönmek, herha...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Referanslar

25.09.2023

       Referans; herhangi bir büyüklüğün miktarına kaynak, ölçü veya kıyas oluşturan başka bir büyüklüktür.  Evrende bulunan her şeyin bir miktarı vardır. Bu miktarların ne kadar az, çok, büyük veya küçük, olduğu ancak başka bir referansa göre belirlenebilir. Hiçbir büyüklük tek baş...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Aşırı hızlardaki sükunet

23.07.2023

Maddelerdeki elektronlar saniyede 300 bin kilometreye yakın hızlarda hareket ediyor. Dünya, kendi ekseni etrafında saatte 1670 km, Güneş’in etrafında saatte 107.000 km hızla dönüyor. Güneş, kendi etrafında saatte 7.000 km, bütün gezegenleriyle birlikte bir sistem olarak Samanyolu Galaksisi’nin etraf...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İstemediğimiz olayları hayatımızın geçmişinden silmemiz mümkün mü? (Zaman oyunları)

02.06.2023

Masanızdaki kâğıda kalemle derin bir çizgi çiziyorsunuz. Çizginin izi, kâğıdın altındaki deri kaplamada da çıkıyor, hatta aynı çizginin izi derinin altındaki ahşap yüzeye de geçiyor. Sonra kağıttaki çizgiyi siliyorsunuz, deriyi deforme eden çizik izini de düzeltip eski durumuna getiriyorsunuz, daha sonra da ahşap ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Schrödinger’in Kedisi

30.04.2023

Schrödinger’in kedisiGünümüz dünya insanlarının yaklaşık % 95’i Schrödinger’in kedisinin hayatı...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Pencerenizden içeri girenler

31.12.2022

Açık bıraktığınız pencerenizden evinizin içine soğuk, dolu, toz böcek, gürültü, fare veya hırsız girebilir. Bunlar evinizin içine girdiğinde sizin için dört seçenek belirecektir. Bunlardan biri;...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Maddenin ana taşıyıcı kolonları

21.12.2022

Bir binayı taşıyan ana güç, kolonlarıdır. Bu yüzden en sağlam olması gereken de yine kolonlardır. Bu güvence insan için son derece önemlidir. Ne var ki her şeye rağmen bütün madde ve cisimler görece kolaylıkla parçalanabilirler. Bunun tek istisnası ise atom çekirdeğidir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Şeytan diyor ki;

13.12.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tuğla

11.11.2022

      "Temeline harç olmak" ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Tanımsız

27.10.2022

Acıları yere gömmek vardı yeryüzünde mutlu kalmak İnsanlar gömüldü yere ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Görgüsüzlük

17.10.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Akıl ve acı

25.09.2022

George Floyd, ABD’nin beyaz polisi tarafından, diziyle boğazına 9 dakika boyunca bastırılmas...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İyi bir kötülük türü yoktur

19.08.2022

En kötü kötülük iyi bir değer adına işlenen kötülüklerdir. Allah adına bir kötülük işlendiğinde  iki seçenek aktive olmaya başlar. Ya insanlar Allah’a teslimiyet göstermeye devam edip o kötülüğü meşru görecek, destekleyecek ve Allah’ın rızasını kazanm...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Ücretsiz güzellik merkezi

02.08.2022

İnsanların çoğu genellikle dışına yatırım yapıyor. Dışa yapılan yatırım zamanla bozulur. İçe yapılan yatırım ise kalıcıdır. Şöyle bir güzellik merkezi düşünün: -Her türlü kötü ahlak güzelleştirilir. ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadınlar ve erkekler

18.07.2022

...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadife Kaplı Çöpler

17.06.2022

              Evdeki halınızı severek almışsınız. Ama yorgan diye kimin üstünü o halıyla örterseniz üzerinden fırlatıp atacaktır. Buzdolabınız gayet güzeldir. Fakat içine ayakkabılarınızı koyarsanız kimse o dolabın kapısını açmayı istemez. Işıl ışıl parlayan güzel tencerenizi ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İnsanlık hangi sonuca bağlanacak?

14.05.2022

         Dünyanın yaşanmaz hale gelmesi halinde insan neslinin devam etmesini sağlamak için önerilen en güçlü çözüm, başka bir gezegene taşınmak olarak belirtiliyor. Ancak yakın çevremizde yaşamaya elverişli bir gezegen olmadığından en iyimser haliyle böyle bir gezegenin bizden yüz mily...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Çeşitlilik

24.03.2022

        Çeşitlilik bir gereklilik midir, kaçınılmazlık mıdır, faydalı mıdır, zararlı mıdır ?  Bu soruların yanıtını bilmeden çoğu defa çeşitliliği bir engel olarak görür...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Hızlı Zaman Endişesi

24.02.2022

          Bir çocukla bir saatlik yolculuk yaptığınızda çocuk neredeyse her on dakikada bir size; "daha gelmedik mi" diye sorar. Başta yolculuğun bir saat süreceğini söylemiş olmanıza rağmen sık sık bu soruyla muhatap olursunuz. Siz çoğun sabırsızlığından, o da sizin sabrınızdan şikayet...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum

25.01.2022

         Kuantum fiziği veya kuantum mekaniği evreni “miktarlar” üzerinde açıklayan bir bilimdir. Buna nicem veya dalga mekaniği de denir. Kuanta, “miktar” demektir. Latince kökenli bu kelimenin orijinali  kuantus, yani “ne büyüklükte ne kadar” anlamındadır. Do...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Belirsizlik İlkesi

24.12.2021

               Werner Heisenberg ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Çift Yarık Deneyi (Young Deneyi)

30.11.2021

          Çift yarık deneyi; fizik, optik ve kuantum fiziğine çok değerli katkılar sunmuş...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Dolanıklık

25.11.2021

           Atom altı noktasal parçacıklardan her birinin diğeriyle aynı olan bir eş parçacığı vardır. Bunların birbirinden tek farkı biri hangi yöne doğru dönüyorsa eşi bunun tersi yönünde dö...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Yokluk

15.11.2021

             Yokluk denince çoğumuzun aklına içinde hiçbir şeyin bulunmadığı boş bir alan, ya da boş ve karanlık bir ortam gelir. Halbuki boşluk ve alan uzaya ait uç boyutlu bir varlıktır ve içinde hiçbir şey olmasa da bu alanlar yokluk demek değildir. Bunu böyle algılamamızın nedeni yokluğu, ona yakın bir va...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kuantum Sıçraması

08.11.2021

             Kuantum sıçraması kavramı, ilk defa 1913’te Danimarkalı fizikçi Niels Bohr tarafından kullanılarak bilim literatürüne girdi. Bu, aynı zamanda modern atom teorisiydi. Buna göre atom çeki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kaçınılmazlık

13.09.2021

Kaçınılmazlık deneyden daha güçlü bir argümandır. Deney düzeneklerinde hesaba katılmayan küçük bir ayrıntı olabilir ve bu ayrıntı yüzünden deneyin sonucu farklı çıkabilir veya sonuç aynı olduğu halde neden farklı olabilir. Fakat kaçınılmazlık alternatifsiz seçenektir.  Eğer  2+X = ? diye bir soru sorulursa hem X’in değeri için sonsuz s...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

SU

06.08.2021

Su, bir oksijen ve iki hidrojen elementinden oluşan kimyasal bir bileşiktir. Oksijenin yakıcı, hidrojenin de yanıcı olmasına karşın su yangın söndürücü bir özelliğe sahiptir. Tadı ve kokusu olmayan suyun rengi hafif mavidir. Bunun nedeni kırmızı dalga boylarındaki  ışığı bir miktar emmesidir.  Canlılar için su kaçınılmazdır. Bazı mikroo...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Büyüklük ve Küçüklüğü Tasarlamak

26.07.2021

Bir gün evinizin kapısını açıp içeri girdiğinizde evdeki eşyanın, olduğundan daha büyük veya daha küçük olduğunu görürseniz ne düşünürsünüz? Söz gelimi masanızdaki 30 santimetrelik cetvelin 3 metre kadar uzadığını, çamaşır makinanızın kibrit ku...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Algı Ötesi Tek Yönlülük

28.06.2021

Tabiatta çok değerli ve bir o kadar da cazip sırlar bulunmaktadır. Bu sırlar bazen algılarımıza sığmayan, bazen çok ilginç, bazen de evren içinde...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Canlılık

31.05.2021

  Eğer bir gün yürürken yol kenarında bulunan bir kaya parçasının kımıldadığını, hareket edip yürüdüğünü, sonra size dönüp gülümsediğini ve “gel” diye seslendiğini görürseniz, ya küçük dilinizi yutar ya da tabana kuvvet d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Mesafeler

29.04.2021

               Mesafe nedir, mesafeler olmasaydı bütün her şey nasıl görünecekti, bilinen en uzun ve en kısa mesafe hangileridir, bunların arasındaki oransal ortalama ne kadardır? Bu mesa...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şey Ne Kadardır? (Evrenin Miktarı)

30.03.2021

Evren beş ana varlıktan oluşuyor. Bunlar; uzay, zaman, madde, enerji  ve bilgidir. Evren 13.8 milyar yıl önce Big-Bang (Büyük Patlama) ile bir sıfır hacim içinde (yoktan) var edildi. Bu olay en b...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kara Delikler

18.03.2021

Kara delikler birer maddedir. Kara delikleri anlamak için öncelikle maddenin nasıl oluştuğu, nasıl topaklandığı ve kütle çekim kuvvetinin uzay ve zamanı nasıl deforme ettiğini bilmek gerekiyor. Kütlesi olan her varlık kütle çekim...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zamanda Yolculuk Yapılabilir mi?

17.02.2021

Aslında ışık ve ışık hızında yol alan enerji parçacıkları hariç diğer her şey zamanda yolculuk yaparlar. Yolculuk denince çoğu insan bunu uzayda  yapılan yolculuk olarak anlıyor. Teorik olarak yolculuk uzayda, zamanda ve ikisinde olmak üzere üç şekilde yapılabilir. Uzay veya zamanın  iki noktası  arasında alınan mesafeye yolculuk d...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

İhtiyaç, Kaynak ve Bölüşüm Problemi

12.02.2021

Eğer ihtiyaçlar sınırlı ve kaynaklar sınırsız olsaydı iktisat bilimine gerek olmazdı.  Tıpkı hastalık ve ölümün olmaması halinde tıp bilimine ihtiyaç duyulmayacağı gibi. Fakat insan ihtiyaçları sonsuz, dünya kaynakları ise sınırlıdır. Bu, ihtiyaç – kaynak ilişki...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Onu nasıl hayal etmek isterdiniz?

13.01.2021

Sevdiğiniz bir insanı nasıl hayal etmek istersiniz? Fiziğini, giyimini, yaşını, karekterini, eylem, düşünce ve yaklaşımlarını nasıl tasvir edersiniz? Sözgelimi onu kusursuz görebilir veya ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Adalet mi, İyilik mi?

27.11.2020

Adalet kavramı  iyilik veya kötülük kavramlarından daha farklı bir durumu ifade eder.  Adalet; iyilikte de kötülükte de eşit fırsatlara sahip olmayı ifade eder.  Yüce Alla...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Her Şeyin Teorisi (Sicim Kuramı)

23.11.2020

              Her şey ne demektir? Her şey bir şeyden mi yaratıldı ? Eğer böyleyse madde, enerji, zaman,...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu?

20.11.2020

Zaman, son yıllarda gerçekten hızla akıp gidiyor mu? ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Bu Akşam Her Şey Büyüyecek

16.11.2020

Bir pazar sabahı koltuğunuza yan uzanmış sehpadan kahvenizi yudumluyorsunuz. Ancak birazdan sıra dışı bir olay gerçekleşecek. Elinizi tekrar fincana uzattığınızda fincanınızın bir tas kadar büyüdüğünü göreceksiniz. Büyük bir şaşkınlıkla elinizi çekip fincana odaklanacaksınız. Şaşkınlığınız her saniye artmaktadır, çünkü fincan her saniye düzenli ...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kadını ve Erkeği Tasarlamak

02.11.2020

Bir erkek için kadın ne kadar caziptir? Aynı şekilde bir kadın için erkek ne kadar caziptir? Her bir soruyu muhatabına sormak daha anlamlıdır. Henüz yaratılmazdan önce erkek-dişi veya kadın ve erkek gibi iki cazip cinsiyet kimin aklına gelebilirdi? Kim bunları tasarlayıp h...


Devamını Gör
Z.ABİDİN TOPRAK

Z.ABİDİN TOPRAK

Kapılardaki Yazı

30.10.2020

Adam hayretler içindeydi. Alacaklı olduğu herkes onar dakika arayla kendisine borcunu ödemeye geliyordu. Borçluların başına saksı mı düşmüştü, yoksa gece hep beraber rüya mı görmüşlerdi?  Hiçbir umudu kalmamışken bir anda iflastan kurtulmuş ve tekrar eski zenginliğine kavuşmuştu. Art...


Devamını Gör